Damien Hirst, Londra'nın Tophanesi'ne sanat galerisi açarsa...


Damien Hirst'ün ismi anıldığında, biraz huzursuzluk baş gösterir. Katlanan servetine karşılık, atölyesini onlarca kişinin çalıştığı bir üretim merkezine döndürmesi ve onlara verdiği düşük ücretler de eklenince Hirst, son yıllarda ‘girişimcilik' yönünden dolayı epey düşman kazandı. Hirst, sanat tarihine katkısı (özellikle kariyerinin ilk yıllarındaki öncü işleri) ve piyasada oluşturduğu dengelerle gündemde olan bir isim.
Üç bin esere sahip olan sanatçı, bunları sergilemek için senelerdir çabalıyordu. Hayalini kurduğu galeriyi, geçtiğimiz ekim ayında İngiltere'nin başkenti Londra'da açtı. Vauxhall'da, tren raylarının hemen kenarında, sosyal konutların kuşattığı bir mekana kurulan Newport Street Gallery, sanatseverlerin uğrak mekanlarından biri haline dönüşüyor. Geniş sergileme alanı ve aydınlık havasıyla dikkat çeken gaeriyi, tasarladığı sanat mekanlarıyla tanınan mimar Caruso St John inşa etmiş.
Sosyal konutların arasında bir galeri
Newport Street Gallery, Hirst'ün işlerindeki o ayrıksı ve renkliliğe karşılık oldukça sade. İki katlı binanın üç noktasındaki merdivenler için proje ekibi kafa yormuş. Bireysel ve grup sergilerin olacağı galeriye girişler ücretsiz. Bu, mekanı daha da cazibeli kılıyor. Galeride bir de pharmacy-2 adlı restoran ise yakın zamanda kapılarını açacak. Gentrifikasyon başka deyişle soylulaştırma, (tıpkı Tophane'de seneler önce yaşanan galeriler vakasında olduğu gibi) korkusu da yavaş yavaş gündeme geliyor, zira bu sanat galerisinin mahalleye getirdikleri kadar buradan alacağı pek çok şey var. Hirst'ün galerisi için seçtiği bölgedeki binaların ve işyerlerinin değeri çoktan artmış durumda. Taşımacılık ve depo faaliyeti yapan pek çok küçük işyeri Galeri'nin getireceği bu dönüşümün farkında.
Savaş karşıtı bir ressam 
Newport Street Gallery'nin ilk sergisi, sanatçının kendi deyişiyle Britanya'nın en iyi soyut ressamı John Hoyland'ın (1934-2011) eserlerinden bir seçki. Küratör kimliğiyle galerinin başında yerini alan Hirst, koleksiyonundaki Hoyland eserlerinden derlediği sergiyle bu usta sanatçının dünyasına davet ediyor izleyiciyi.
Geometrik şekillerin egemen olduğu bir dile sahip olan Hoyland'ın sergide, Hirst'ün koleksiyonundan, 1964-1982 yılları arasında ürettiği işleri var. Sheffield'da sanat eğitimi alan Hoyland, yolunu daha sonra Londra'ya, Paris'e ve New York'a düşürür. Birçok savaş gören sanatçı, soyut sanatın o sınırsız alanına sığınarak, dilden ve coğrafyadan uzak bir üretim gerçekleştirir. Akrilik boya kullanan sanatçı tablolarında oluşturduğu ince yüzeyle, mavi, kırmızı, yeşil ve sarı rengin hakim olduğu resim dili kurar. Eserlerindeki soyut dili kavramanın zorluğu bir süre sonra sanatseveri, sunduğu canlı ve hareketli bir atmosferle içine çekiyor. Sergideki, 2.1.66 ve 2.10.80 gibi resimler bu güçlü dili temsil ediyor. 
Hoyland, söyleşilerinde Irak ve Lübnan'daki savaşa ve zulme karşı mağdurların yanında durduğunu dile getirir. Kendi kuşağının Amerikan temsilcileri Mark Rothko'nun Avrupa'daki karşılığı olarak görülen Hoyland, ciddi resme ve ciddi edebiyata olan merakını sıklıkla aktarır. Yoğun imgelere sığınan sanatçının Galeri'nin son bölümündeki pembe ağırlıklı tablolarında bir yama gibi duran geometrik figürler sanatçının farklı dokulara merakını gösteriyor. Galerinin içindeki altı sergi salonuna yerleştirilen Hoyland'ın eserleri 3 Nisan 2016'ya kadar görülebilir.
Zaman’da yayımlandı. 

Yorumlar