Müzelerin sevmediği sanatçı

Maurits Cornelis Escher
Hollandalı ressam ve grafik sanatçısı Maurits Cornelis Escher (1898-1972) çok bilinen bir isim olsa da müzeler ve galeriler onu tam anlamıyla kabul etmiş değil. Eserlerinin popüler kültürün bir malzemesi olarak sıklıkla kullanılması ve yüksek sanat-popüler sanat tartışmasını körüklemesi bu mesafeli duruşu biraz açıklıyor. Fakat, Amerika (North Carolina Museum of Art), İtalya (Museo di Santa Caterina) ve İngiltere'de aynı anda açılan üç büyük sergi, Escher'in kabuğunu kırdığını gösteriyor.

Önce İskoçya Ulusal Modern Sanat Galerisi'nde açılan, ardından İngiltere'nin başkenti Londra'daki Dulwich Sanat Galerisi'ne taşınan Escher sergisine şaşırtıcı bir ilgi var. Bu alakayı “İnsanlar Escher'i seviyor, sadece müzeler onu sevmeyen.” diye özetleyen serginin küratörü Patrick Elliott, hiç de haksız değil. Sergide sanatçının 100 kadar baskı, litografi ve gravürü yer alıyor. Tarihsel bir kurguyla ilerleyen sergi, sanatçının büyülü ve mümkün olmayan yapıları arasında fantastik bir yazarın romanında geziniyormuş hissini veriyor. Britanya'da Escher için açılan ilk retrospektif olan sergi, bir grafik sanatçısının keşfedilmeyi bekleyen usta işi eserlerine ve hayal gücünü zorlayan tekniğine işaret ediyor.


Birbirini çizen eller ve sonsuzluğa uzanan merdivenleriyle tanınan Hollandalı ressam ve grafik tasarımcı Maurits Cornelis Escher'e (1898-1972), bugüne kadar ne müzeler ilgi gösterdi ne de sanatçının doğru dürüst bir sergisi açıldı. Ama son bir ayda İngiltere, İtalya ve Amerika'da üç büyük sergi hazırlandı.

Hiçbir akımın peşine düşmedi

20. yüzyılın usta sanatçılarından biri olan Escher, kariyerine mimar olarak başlar, sonra grafiğe merak salar. Gezgin ruhu üretimine büyük katkı sağlar. İspanya'daki Elhamra Sarayı'nı ziyareti de sanat hayatı için önemli bir kırılmadır. Buradaki mozaikler onun sonsuzluk algısını zenginleştirir. Detaya verdiği önem ve teknik yeteneği onu pek çok sanatçıdan ayrı bir yere konumlandırır. Hiçbir akımın peşine düşmeyen ve bir türe kolayca eklemlenemeyecek bir sanatçı olan Escher'in eserleri, sürreal gibi dursa da çalışmalarını bununla tarif etmek güç. Hayatı boyunca 448 litograf ve 2 binin üstünde çizim ve eskiz üreten sanatçı, pek çok kitaba illüstrasyon, duvar halısı ve pul tasarımı gerçekleştirdi. Bu tasarımlarını daha sonra çeşitli kitaplarda ve litografilerde kullanmak üzere baskı kalıplarına uyguladı.


Matematikçilerle sıkı dosttu

Maurits Cornelis Escher, on yıl Roma'da yaşar. Faşizmin yükselmesiyle kendini güvende hissetmediğinde ise ülkesine geri dönecektir. Roma'da, kitaplarla dolu bir odası vardır. O ünlü otoportresini de bu odada çizer. Eline dışbükey aynadan bakarak çizdiği bu resim, Londra'daki sergide yer alıyor. Dışbükey ayna kullanımı, Escher'in 1930'lu yıllara ait eserlerinde sık sık kendini gösterir. ‘Metamorfoz' adlı çalışması da Escher'in önemli eserlerinden biridir. Sanatçının devasa bir panel üzerine gerçekleştirdiği dört metre uzunluğundaki bu eser, bir hayli kışkırtıcı. Gerçekliği alış biçimi, kovanının arıya, kuşun balığa dönüşmesi gibi anlatımlarla şaşırtıcı bir hal alıyor. Escher, H.S.M. Coxeter (1907-2003) ve Sir Roger Penrose (1931) gibi matematikçilerle sıkı dostluklar kurmuştur. Bu dostluklar, onun sanat algısını da etkiler. ‘Ascending and Descending' (1960) ve ‘Waterfall' (1961) adlı eserlerindeki mümkün olmayan üçgenler, matematiğe olan ilgisinin meyvesidir. Rolling Stones'un da aralarında bulunduğu pek çok albüm kapağında, film ve dizilerde eserleri kullanılan Escher'in Londra'daki sergisi 17 Ocak'a kadar sürecek. North Carolina Museum of Art'taki sergi de aynı tarihte sona eriyor. İtalya'daki sergi ise 3 Nisan'a kadar açık.

Yorumlar