Nitelikli romanlar ıskalanıyor mu?


Amerikalı yazar John Williams'ın (1922-1994) 1965'te yayımladığı, pek de popüler kabul edilmeyecek, edebî niteliklere sahip romanı Stoner, iki yıl önce New York Review Books yayınevi tarafından yeniden basılınca, beklenmeyen bir vaka yaşandı ve roman pek çok ülkede ‘çoksatar' oluverdi. Williams'ın 1960'ta kaleme aldığı ve "ilk ustalık eserim" dediği Butcher's Crossing adlı romanı ise Stoner'ın gördüğü ilgiden sonra Türkçede, yakın zamanda yayımlandı. Yayıncıların ve eleştirmenlerin beklemediği bu geç gelen şöhreti çeşitli nedenlere bağlamak mümkün elbette, fakat edebiyatta fark edilmenin bir kuralı olduğunu söylemek zor. Kimileri bunu biraz talihli olmaya bağlasa da günümüz okurunun beklentilerini tam kestirememenin zorluğu, bir kitabın başarısını görmeyi engelliyor.

Williams'ın yaşadığı geç keşfedilme bir yana, bir başka ‘nitelikli roman' vakası yakın zamanda yaşandı. İngiliz yazar Samantha Harvey'nin Dear Thief adlı romanı geçtiğimiz eylül ayında yayımlandı. Ardında Penguin Random House gibi dünyanın önemli yayıncılarından birinin reklam ve pazarlama gücü vardı. Kitabın editörü ise Julian Barnes, Martin Amis, Ian McEwan gibi yazarların ardındaki isim, Britanya'nın en maharetli editörü olarak anılan Dan Franklin'di. Günümüzün Virginia Woolf'u olarak anılan Samantha Harvey'nin romanı, eleştirmenlerden de iyi not aldı fakat geçtiğimiz ay itibarıyla bin adet satan kitap, pek çok kitapçının stokunda bile yer almamakta. İlk iki romanı pek çok ödüle layık görülüp iyi bir satış rakamına ulaşsa da son romanında Harvey'nin yaşadığı bu talihsizlik, edebiyat dünyasında ‘Nitelikli romanların kolayca ıskalandığı bir çağda mıyız?' sorusunu gündeme getirdi.

Okur, nitelikli romanlara mesafeli

Harvey'nin yaşadığı sıkıntı, edebi niteliği olan romanlar kaleme alması. Zira günümüz okurunun basit ve hemen okunmaya müsait, sorunsuz kitaplara yöneldiğini söylemek zor olmaz. Yazarın editörü Franklin, 'Edebî niteliği olan kitaplar kaleme alan yazarların bir kariyer yapabilmelerini nasıl bekleyebiliriz?' sorusunu gündeme getirdiğinde haksız değildir. Nitelikli edebiyat ödülleri iyi bir romana dikkat çekmede elbette yardımcı bir etken fakat Franklin'in dediği gibi bu tür sıkı romanlar tamamen keşfedilmeyi bekliyor. Öte tarafta, her çağın okuma, yorumlama anlayışının farklı olduğu da kesin. Selim İleri'nin deyişiyle “Dün önemsenenler, yere göğe sığdırılamayanlar, bakıyorsunuz bugün sönüp gitmiş. Bazen tam tersi: Dünün gözden ırak tuttukları, görmezden geldikleri (belki sadece göremediği) yarına açılabiliyor.” Özellikle günümüzde nitelikli edebiyat ürünlerinin yokluğundan dem vurulurken, okur cephesinde bu kitaplara olan ilgisizlik de hem yazarın, hem yayıncının şevkini kırabiliyor. Penguin Random House'un yöneticilerinden Tom Weldon, "Yayıncılık dünyasında asıl zorlu iş dijital teknolojiler değil, yayımlayacağınız iyi bir kitabın fark edilmesini sağlamaktır.” derken, bu konudaki endişelerini dile getiriyor.

Nitelikli bir edebiyat eserinin her ne şekilde olursa olsun okurunu bulacağından şüphe yok. Yakın zamanda emekli olacak ‘efsane editör' Dan Franklin “Yapılacak tek şey, iyi olduğuna inandığınız bir eseri yayımlayıp ardından dua etmek. Eğer bir roman nitelikliyse, en nihayetinde keşfedilir. Bunun mutlaka kitabın yazarının yaşarken olacağını da düşünmüyorum.” diyor. Williams ve Harvey gibi ıskalanan yazarlar bu ilgisizlik karşısında ya suskunluğa çekiliyor ya da yazmaya devam ediyor. Gaby Wood'a konuşan Harvey, yazmaya devam edeceğini söylese de edebî kariyerinin edebiyat dünyasının bu ilgisizliği karşısında biraz zorlu bir döneme girdiği kesin.

Nitelikli romanların günümüzde yaşadığı en büyük problemlerden biri olan bu ilgisizlik sadece Williams ve Harvey gibi ıskalanan yazarlar ile ilgili değil, epey derinlerde olan bir mesele olarak edebiyat dünyasında kendine yer ediniyor. Cemil Kavukçu, şu sözlerinde haklı galiba: “Değeri bilinmemiş, unutulmuş romanlar, öyküler vardır. Bunlar, zamana karşı direnemeyip yenik düştükleri için gözlerden ırak kalmış ürünler değildir; tuhaf yazgıları nedeniyle geçici olarak okurdan kopmuşlardır. Yapıt, gün gelecek değerini bulacak, okuruyla buluşacaktır ama ne yazık ki yazarının bundan haberi olmayacaktır. İşin trajik yanı da budur işte. Yazar, anlatmak istediklerini, kurguladığı dünyayı çekmecesinde saklamak için değil, okurlarla paylaşmak için yazar.”

Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
19 Mart 2015


Yorumlar