Devlet romancısı


Romanın günümüz dünyasında taşıdığı anlam ve işlev gitgide derinleşirken bu edebi tür, hem şiir hem de öykü ile arayı iyice açtı. Her yıl yayımlanan roman sayısının yanı sıra dünya dillerine çevrilen edebi türlerin başında olan romana geniş bir ilgi olduğunu söylemek zor değil. Okurdan bu rağbeti gören romanın, otorite nezdinde de itibar kazandığını söyleyebiliriz, zira James Joyce'un ülkesi İrlanda, geçtiğimiz hafta devlet romancısı ‘fiction laureate' adlı yeni bir edebi unvanı başlattığını duyurdu. ‘Devlet romancısı' makamına değer görülen yazar Anne Enright, üç yıllık bu unvana karşılık her yıl için 50 bin Euro para ödülü alacak. Ayrıca hem İrlanda hem de Amerika'da çeşitli üniversitelerde yazarlık dersleri vererek, ülkenin romancı yüzünü temsil edecek. Dünyanın pek çok ülkesinde yaygın olan devlet şairliğinden sonra devlet romancısı unvanı, tartışmaları beraberinde getirirken bu yeni statü, devlet kanadında da romanın kabul görmesi olarak değerlendiriliyor.

Edebiyat dünyasının şiirde Amerika, Almanya, Yeni Zelanda ve Güney Kore gibi ülkelerden aşina olduğu bu mevki, Britanya'da 17. yüzyıldan bu yana devam ediyor. Bu unvana karşılık şairin devlet törenleri ve yaşanan önemli vakalar için şiir yazması bekleniyor. Kraliçe tarafından atanan şair, ömrünün sonuna kadar bu unvanı taşıyor.

İrlanda'da kimin devlet romancısı olacağı, ülkedeki uzun bir değerlendirme sonrasında gerçekleşti. 114 adayın arasından kütüphanelerde, kitapçılarda ve kitap kulüplerinde edebiyatseverlerin seçimiyle liste 34 kişiye düşürüldü. Jüri, daha sonra aralarında John Banville, William Trevor, Edna O'Brien, Emma Donoghue, Roddy Doyle, Sebastian Barry ve Eimear McBride gibi güçlü İrlandalı yazarların yer aldığı bir listeden Anne Enright'ı bu unvana layık gördü. 1962'de Dublin'de doğan ve romanlarının yanı sıra öyküler de kaleme alan yazarın Türkçede, Toplantı (Kyrhos Yayınları, Çev: Deniz Taşdemir, 2013) adıyla yayımlanan bir kitabı bulunuyor. Roman 2007 Man Booker Ödülü'ne layık görülürken, “Güçlü, rahatsız edici ve hatta öfkeli” olarak nitelendirilen Enright, eğlenceli bir şeyler okumak isteyenlerin kitabını almaması gerektiğini söylemişti.

Enright'ın devlet romancısı unvanını alması iktidar ve sanatçı arasındaki ilişkiyi yeniden tartışmaya açtı. Özellikle Britanya'da devlet şairliğinin gereksiz bir unvan olduğunu dile getiren pek çok eleştirmen ve edebiyatçı var. Fakat, bu geleneğin öyle kolayca terk edileceğini söylemek zor. Wendy Cope, 2009'da İngiltere'de devlet şairi olarak seçilecek güçlü isimler arasında yer alırken kaleme aldığı bir yazıda, bu unvanın iyi şairleri kötü şiirler yazmaya ittiğini dile getirmişti. Devlet şairi unvanının kaldırılması gerektiğini düşünen yazarlar arasında olan Cope, her ne kadar saray ya da hükümetin devlet şairinden bir şey yazmasını talep etmese bile basının ve halkın bunu istediğini belirtmişti.

Öte tarafta sanatçının devlet ile olan ilişkisini tartışmaya açan bu yeni uygulama örneğinde olduğu gibi, entelektüel üretimin devlet kanadına yaslandığı anda nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını, eleştirmen Sabit Kemal Bayıldıran şu sözlerle açıklar: “Büyük şairler, sayıca daha azdırlar; bu sanatın genel karakterinden kaynaklanmaktadır. Çünkü sanatta ortalamaya yer yoktur; ya büyük sanatçısınız ya da sanat dışısınız. Dünyadan milyonlarca şair gelip geçmiş olduğu halde, bir şiirseverin dünya edebiyatında sayacağı şair sayısı yirmiyi geçmez. Bu nedenle modern Türk şiirinde yarına üç şair kalsa bu büyük bir zenginliktir. Yayımladığı kitaplarla, okulların müfredatıyla, törenlerle, anma günleriyle devletin desteklediği şairlerden hiçbiri yarına kalmayacaktır; bu şimdiden görülmeye başlanmıştır.”

Romanın yükselen bir tür olarak rağbet görmesinin devlet cenahında da onaylandığının bir göstergesi olan ‘devlet romancısı' unvanı, önümüzdeki günlerde ‘devlet şairliği'ne getirilen eleştirilerden nasibini alacaktır. Zira sanatçıdan iktidar ile el ele edebi üretim içinde olması beklenemez. Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülmesinin ardından ‘devletçi' eleştirilerine maruz kalan Çinli yazar Mo Yan'ın da geçtiğimiz aylarda, “Kitaplarımda parti yöneticilerini eleştirdiğimde, siyasi düşüncelerimle çelişmiş olmuyorum. Parti için değil, halk için yazdığımı defalarca söyledim. Yozlaşmış idarecilerden tiksiniyorum.” sözleriyle kendini savunduğunu anımsatalım.

Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
3 Şubat 2015

Yorumlar