İnsanların onurlu bir hayat sürmesi için anadilini serbestçe kullanmaya ve seçmeye vurgu yapan bu seneki tema herkesi bunun farkındalığına davet ederken, dilin sadece bir iletişim aracından öte bir kimlik olduğu vurgusu yapıyor. Tam da bu günde, Fethullah Gülen'in geçtiğimiz yıl Erbil'de Kürtçe yayımlanan Rudaw Gazetesi'ne verdiği söyleşide dile getirdiği şu sözleri hatırlatmakta yarar var: "Anadilde eğitimin ilke planında kabul edilmesi devletin vatandaşlarına karşı adil olmasının gereğidir. (...) Kürt veya Türk olmak elimizde ve bizim tercihimize bağlı değilken, anadil olarak Türkçe veya Kürtçeye sahip bulunmak elimizde, tercihimiz ve irademiz dahilinde gerçekleşmemişken, Türk veya Kürt olmayı, Türkçe veya Kürtçe konuşuyor olmayı bir ayrım sebebi yapmak, garabetten ve hepimizin zararına olmaktan başka ne manâya gelir?"
ÇEVİRMENLERİN EMEĞİ ÇALINMAMALI
Marquez'den alıntılarsak, çevirmenlerin "Entelektüeliteden çok, sezgileri güçlü"dür ve yayıncıların "yaptıkları işin karşılığında onlara ödediği kesinlikle çok yetersiz ancak edebi bir eser ortaya çıkardıklarını da görmüyorlar.” Usta romancının seneler öncesinden belirlediği bu açmazdan çok da kurtulabilmiş değiliz. Dünya Çeviri Günü'nde çevirmen, yazar Sabri Gürses'in geçtiğimiz yıl yaptığı çağrı hâlâ tazeliğini koruyor: "İşverenler çevirmenlere hak ettiği saygıyı ve ücreti vermeli. Sağlık sigortası ödeme zorunluluğuyla karşı karşıya kalan serbest çevirmenler, kendilerini başka işletmelerde çalışıyormuş gibi gösterip sigortalı olmak gibi yollara başvurma mecburiyetinden kurtarılmalı: Serbest çevirmenden hizmet alan işletme, hizmet süresince onun sağlık sigortasını ödemeli. Çevirmenler standart, asgarisi belirli olan, keyfi olarak değiştirilmeyen çalışma koşullarında çalışmalı. Çevirmenlerin emeği çalınmamalı–bir başkasının, örneğin Dostoyevski çevirisini çalıp başka isimle yayınlayan sahtekârlar için, çeviri intihalcileri için ağır cezalar getirilmeli; bunu yaparak çevirmenlik mesleğini lekeleyenlerin kamuya ilan edilmesi serbest olmalı."
ONLAR ÇEVİRMEZSE DÜNYA DÖNMEZ
Yayınevleri bir taraftan çevirmen bulamamaktan şikâyet ederken, öte taraftan çevirmenin haklarını maalesef görmezden gelebiliyor. Hele çeviri piyasasında yeniyseniz işiniz daha da zor. Ülkemizde sadece çeviri yaparak geçinmenin zorluğu ister istemez kötü çevirilerin piyasada cirit atmasına sebebiyet verirken, okurun da payına düşenler yok değil. Zira çeviri kitaplara olan ilginin azlığı, yayınevlerinin baskı sayısını gitgide azaltmasına neden oluyor. Geciken ödemeler, yerine getirilmeyen sözleşmeler de bu zorlu çevirmenlik mesleğinin can sıkıcı taraflarından. Kültür Bakanlığı'nın çevirmenlerin sorunlarına ciddi eğilmeyişi ise bir başka önemli sorun olarak listenin başında.
Pablo Neruda, “Cortazar'ın hiçbir yapıtını okumamış olmak, ömür boyu şeftali yememiş olmak gibi bir şeydir, o kadar kötüdür.” der. İnsanın merak duygusunu kamçılayan bu kışkırtıcı cümle karşısında Cortazar'ı okumamak elbette imkânsızdır. Bu zorluğu aşarak başka dildeki metinleri önümüze getiren iyi çevirmenlere Dünya Çeviri Günü'nde anmak ve onlara çok şey borçlu olduğumuzu hatırlatmak gerekir. Geçtiğimiz yıllarda düzenlenen Dünya Çeviri Günü'nde söylediklerinden hareketle söylersek, “onlar çevirmezse dünya dönmez”!
ÇEVİRMENLERİN EMEĞİ ÇALINMAMALI
Marquez'den alıntılarsak, çevirmenlerin "Entelektüeliteden çok, sezgileri güçlü"dür ve yayıncıların "yaptıkları işin karşılığında onlara ödediği kesinlikle çok yetersiz ancak edebi bir eser ortaya çıkardıklarını da görmüyorlar.” Usta romancının seneler öncesinden belirlediği bu açmazdan çok da kurtulabilmiş değiliz. Dünya Çeviri Günü'nde çevirmen, yazar Sabri Gürses'in geçtiğimiz yıl yaptığı çağrı hâlâ tazeliğini koruyor: "İşverenler çevirmenlere hak ettiği saygıyı ve ücreti vermeli. Sağlık sigortası ödeme zorunluluğuyla karşı karşıya kalan serbest çevirmenler, kendilerini başka işletmelerde çalışıyormuş gibi gösterip sigortalı olmak gibi yollara başvurma mecburiyetinden kurtarılmalı: Serbest çevirmenden hizmet alan işletme, hizmet süresince onun sağlık sigortasını ödemeli. Çevirmenler standart, asgarisi belirli olan, keyfi olarak değiştirilmeyen çalışma koşullarında çalışmalı. Çevirmenlerin emeği çalınmamalı–bir başkasının, örneğin Dostoyevski çevirisini çalıp başka isimle yayınlayan sahtekârlar için, çeviri intihalcileri için ağır cezalar getirilmeli; bunu yaparak çevirmenlik mesleğini lekeleyenlerin kamuya ilan edilmesi serbest olmalı."
ONLAR ÇEVİRMEZSE DÜNYA DÖNMEZ
Yayınevleri bir taraftan çevirmen bulamamaktan şikâyet ederken, öte taraftan çevirmenin haklarını maalesef görmezden gelebiliyor. Hele çeviri piyasasında yeniyseniz işiniz daha da zor. Ülkemizde sadece çeviri yaparak geçinmenin zorluğu ister istemez kötü çevirilerin piyasada cirit atmasına sebebiyet verirken, okurun da payına düşenler yok değil. Zira çeviri kitaplara olan ilginin azlığı, yayınevlerinin baskı sayısını gitgide azaltmasına neden oluyor. Geciken ödemeler, yerine getirilmeyen sözleşmeler de bu zorlu çevirmenlik mesleğinin can sıkıcı taraflarından. Kültür Bakanlığı'nın çevirmenlerin sorunlarına ciddi eğilmeyişi ise bir başka önemli sorun olarak listenin başında.
Pablo Neruda, “Cortazar'ın hiçbir yapıtını okumamış olmak, ömür boyu şeftali yememiş olmak gibi bir şeydir, o kadar kötüdür.” der. İnsanın merak duygusunu kamçılayan bu kışkırtıcı cümle karşısında Cortazar'ı okumamak elbette imkânsızdır. Bu zorluğu aşarak başka dildeki metinleri önümüze getiren iyi çevirmenlere Dünya Çeviri Günü'nde anmak ve onlara çok şey borçlu olduğumuzu hatırlatmak gerekir. Geçtiğimiz yıllarda düzenlenen Dünya Çeviri Günü'nde söylediklerinden hareketle söylersek, “onlar çevirmezse dünya dönmez”!
Musa İğrek
Zaman Gazetesi
30 Eylül 2014
Yorumlar
Yorum Gönder