Yazarından imzalı kitaplar raflarda


Münzevi yazar J. D. Salinger'a "Neden kitaplarınızı imzalamaktan nefret ediyorsunuz?" diye sorulur. Salinger şöyle cevap verir: "İmza vermeye inanmıyorum. Anlamsız bir hareket. Kimse için adını yazarak imza atma. Aktör ve artistlerin imza vermeleri kabul edilebilir, çünkü onların verebileceği tek şey yüzleri ve isimleri. Fakat yazarlarda durum farklı. Onların verdikleri şey eserleri. Dolayısıyla imza vermek bunun yanında çok ucuz kalıyor. Sakın bunu yapma! Kendine saygısı olan hiçbir yazar, bunu asla yapmamalı."

Salinger'ın bu 'ibretlik' cevabı bir yana, okur için imzalı bir kitabı edinmek artık pek kolay. Londra'nın göbeğinde, en köklü kitabevlerinden olan Hatchards'ın raflarında yazarından imzalı 'hazır'da bekleyen kitaplar bulmak mümkün. Piccadilly Meydanı'ndaki Hatchards özellikle, ilk baskı ve yazarından imzalı kitaplar satmasıyla epey meşhur. Hilary Mantel, Peter Carey gibi Man Booker Ödülü sahibi yazarların yanı sıra Mark Haddon, Dona Leon gibi ünlü yazarın imzalı kitabını hemencecik satın almak mümkün.

Kitabevinden içeri girdiğinizde sizi ilk karşılayan şey "imzalı kitap" etiketinin üzerine kondurulduğu eserler. Sıra sıra, raflar dolusu okurunu bekleyen imzalı kitaplar "Çok sevgili okuruma", "Sevgilerle", "En iyi dileklerimle" gibi cümlelerle açılıyor. Farklı renkte mürekkeplerle imzalanmış bu kitaplar, kimi zaman alelacele karalanmış hissini uyandırmıyor değil. İmzalı kitap ile imzasız kitap arasında herhangi bir fiyat farkı yok. Uzun

imza kuyruklarını veya fuar günlerini beklemek de kalmadı. İstediğiniz zaman yazarından imzalı kitabı edinmeniz mümkün ama bir fark var, alıp götüreceğiniz kitap size hitaben imzalanmış değil.

"Kitap imzalarken kendimi adeta bir suç işliyor gibi hissediyorum" 

Türkiye'de de internet üzerinden kitap satışı yapan siteler (kitapyurdu, idefixe), geçtiğimiz yıllarda istediğiniz yerden sevdiğiniz yazarın imzalı kitabını kapınıza getirmeye başlamıştı. Adınıza imzalanan kitap satışı uygulaması epey ilgi görmüş olmalı ki zaman zaman kitap siteleri bu uygulamalarını sürdürüyor. Sınırlı sayıda satışa sunulan bu imzalı kitaplar, özellikle sevdiği yazara ulaşamayan Anadolu'daki okurlar tarafından tercih ediliyor.

Selim İleri, bir söyleşisinde okura kitap imzalamak konusunda bakın neler söylüyor: "Kitap imzalamak, imzaladığınız kişiye göre değişiyor. İmzaladığınız kişiyle bir tanışıklığınız, dostluğunuz varsa çok mutluluk verici bir şey oluyor. Diğer yandan tanımadığım bir okura kitap imzalarken kendimi adeta bir suç işliyor gibi hissediyorum. Çünkü onun size gösterdiği ilgiye sadece bir imza atmakla cevap verebiliyorsunuz. Bu bana her zaman bir vicdan azabı gibi gelir."

Yazarı tarafından imzalanan kitaplar okur için her zaman kıymetli ve heyecan verici olmuştur. Lakin artık okurunu göremeyen veya tam tersi yazarını göremeyen okurlar gittikçe artıyor. Okur ve yazar arasında varlık kazanan bu imzalı kitap vakası, kimileri için 'soğuk' bir ilişki olarak tanımlanabilir. Kitabevlerini de bu 'pazarlama' tekniği konusunda hepten yüklenmek biraz haksızlık olur. Özellikle basılı kitabın e-kitap karşısındaki bir nevi savaşı, kitabevlerini haklı olarak farklı satış tekniklerine yöneltiyor. Geleneksel

yayıncılığın gittikçe rafa kalktığı, e-kitapların basılı eserlerle aynı rafta yer almaya başladığı bir önlenemez dönemden geçiyor yayıncılık dünyası.

Yazar ve okur arasındaki 'mahrem' ilişki 

Ali Çolak bir yazısında yazar ile okur arasındaki bu 'mahrem' ilişki üzerine kafa yorarak soruyor: "Kütüphanemdeki 'Katip Bartleby', Hermann Melville'den, 'Malte Laurids Brigge'nin Notları' Rilke'den imzalı olsaydı, onları yeniden yeniden okurken alacağım lezzet ziyadeleşir miydi?" Çolak'ın cevabı ise şöyle: "Asla!.. O zaman, 'aramızdaki şey'in anlamı, bir imzaya ihtiyaç duymuyor. Şu çağın okuru, ister istemez hayatını saran 'pop kültürü'nün tesirinde kalıyor. Yazarları da bir çeşit 'star' gibi görüyor, görmek istiyor. Hoş, 'star'lığa çoktan teşne yazarımız da az değil. Temiz kalpli zavallıcık okur, bu işlerin böyle olduğunu sanıp, bir yazar gördü mü eline kitap tutuşturmaya, o da yoksa bir peçeteyi imzalatmaya kalkıyor. İşte o zaman ortada ne okur kalıyor ne de yazar!"

Selim İleri'nin de Ali Çolak'ın da pek yanaşmadığı bu kitap imzalama konusu artık yüz yüze gelişen bir vaka olmaktan çoktan çıktı. İşin kötüsü yazar ve okur arasında soğuk bir imzanın telafi edemeyeceği uzak mesafeler var. Artık, Oğuz Atay'ın "Sevgili okur nerdesin?" nidasına "Sevgili yazar nerdesin?" diye eklemenin vaktidir galiba.



Yorumlar