Miró: Durmuş oturmuş bir ressam, genç bir heykeltıraş

FOTOĞRAF: Musa İğrek
Sürrealist Katalan ressam Joan Miró'yu (1893-1983) İngiliz sanatseverlerin çok sevdiğini hemen söyleyelim. Zira, geçtiğimiz yıl Tate Modern'de 50 yıldan bu yana Londra'da düzenlenen en büyük retrospektif Miró sergisinden sonra, şimdi de sanatçının heykelleri "Miró: Heykeltıraş" adlı bir sergiyle sanatseverlere sunuluyor.

İngiltere'nin en büyük açıkhava heykel sanatı müzesi Yorkshire Heykel Park'ın ev sahipliği yaptığı sergide, Miró'nun çeşitli müzelerden, özel koleksiyonlardan derlenen ve sanatçının tüm dönemlerini yansıtan yaklaşık doksan bronz heykeli yer alıyor. İngiltere ilk kez bu hacimde bir Miró heykel sergisi ağırlıyor.

Sergi, "Heykel açık havada, doğanın tam ortasında durmalı." diyen Miró'nun bu sözünü haklı çıkaran güzellikte. Beş galerinin yanı sıra, yeşil tepelere, yüzyıllık ağaçların gölgesine kurulan heykeller, Miró'nun senelerce bu büyülü mekânda olduğu hissini veriyor. Kronolojik bir hat izleyen sergi, Miró'nun en az resim kadar heykelle olan 'sıkı' ilişkisini işaret ediyor. Hemen belirtelim, Miró sanat hayatı boyunca dört yüze yakın heykel üretmiş, bunların çoğu son dönemlerde meydana gelmiş eserler. İlk bronz heykelini 53 yaşında yapan Miró (öncesinde ise 1936'da 'Şiirsel Nesne' adını verdiği, şapkanın üzerine papağan kondurup karışık malzemeyle oluşturduğu meşhur heykeli var), 1960'lı yıllardan ölene kadar heykelle daha çok meşgul olur. Resimlerinde görmeye alışık olduğumuz renkler ve mizah heykellerinde de karşımıza çıkıyor.

"Kelimelerin şiirleri, notaların müziği şekillendirmesi gibi ben de renklerle resmi şekillendiriyorum." diyen Miró, bu kez bronz heykelleri renklendiriyor. Sandalyeler, tabureler, ağaç gövdeleri, vitrin mankenleri, kâseler, musluklar, çakıl taşları, sepetler... Gündelik hayatın bu nesneleri Miró'nun ellerinde başka bir hale dönüşerek derinlik kazanıyor. Torunlar Emilio ve Joan'a göre sakin bir yapıya sahip olan Miró'nun bu suskunluğu kendini üretmeye adamış bir sanatçının sessizliği, titizliği ve inceliği aslında.

"Hepimizin içinde en sürrealist olan o."  

Fransız şair, yazar ve sürrealist kuramcı André Breton, Miró için "Hepimizin içinde en sürrealist olan o." demişti. Sergideki Miró'nun heykelleri bu sözü doğrular nitelikte, çünkü önünde uzunca bir vakit geçirdiğiniz her bir eser katman katman pek çok anlama sahip. Eserlerin adları ise birer hikâyeyi andırıyor: "Kör Adam ve Kuşlar", "Mezarlıktaki Kadın", "Rüzgar Saati", "Anne ve Çocuk", "Uzun Boylu Genç Kız"... Öyle pek ortalıkta görülmeyecek bu eserleri görünce, yakın arkadaşı, Amerikalı ressam, heykeltıraş Alexander Colder'e "Durmuş oturmuş bir ressam, genç bir heykeltıraşım." diyen Miró'nun, bu sözünün sırrı da açığa çıkıyor.

Özellikle galerinin dördüncü mekânında heykellere, taş baskılar ve resimler eşlik ediyor. Miró, bir eser üretirken nasıl bir ruh haline büründüğünü şöyle anlatıyor: "Herhangi bir kasıt olmadan, manyetik bir güç tarafından bir nesneye ilgi duyuyorum, sonra o ilk nesneye şiirsel bir etkiyle bağlanan başka bir nesne tarafından yakalanıyorum; bu plastik ve fiziksel cazibeye dönüşüyor." Picasso gibi İspanya İç Savaşı'nın etkilerine maruz kalan Miró'nun resimlerinde olduğu gibi, heykellerinde de bu talihsiz sürecin yansımaları var. Müzenin pek çok mekânında yer alan irili ufaklı türlü hallere bürünmüş kuş heykeller bunun en büyük göstergesi.

Müzenin son mekânında ise Miró'nun ailesinin özel koleksiyonundan derlenen eserler, çizimler, maketler, aletler ve fotoğraflar var. Benzersiz ve büyüleyici bir atmosfer sunan bu mekân sanatçının bir nevi terekesi, sandık odası. Miró'nun dünyasını kusursuz bir halde gözler önüne seren "Miró: Heykeltıraş", Yorkshire Heykel Parkı'nda 6 Ocak 2013'e kadar açık kalacak.

Musa İğrek, Wakefield
Zaman Gazetesi
12/06/2012

Yorumlar