Ey şair, seni kim okuyor?



Edebiyat dergilerinin klasikleri arasında yer alan The Paris Review'da Borges'e "İdeal okurunuz kimdir?" diye sorarlar, usta yazar bu soruya karşılık, "Birkaç yakın arkadaşım herhalde. Kendimi saymıyorum çünkü yazdıklarımı asla tekrar okumam. Yazdıklarımı okuyun­ca sonuçta çok utanç duymaktan korkuyorum." der. Aynı dergide bu kez Marquez'in payına "Kim için yazıyorsunuz?" sorusu düşer. Şöyle cevaplar Marquez: "Ben yazarken, şu arkadaşım bunu beğenecek, şu arkadaşım bu parag­rafı beğenecek diye geçiririm hep kafamdan." Yazarların, şairlerin ve okurların merakını sürekli canlı tutan, ömrü geçmeyen sorulardır bunlar: Sizi kimler okuyor, kimin için yazıyorsunuz?

İki aylık şiir ve edebiyat dergisi Mühür, mart-nisan sayısında bu soruların peşine düşmüş. "Şairleri yalnızca şairlerin okuduğu" düşüncesinden yola çıkan dergi, bir soruşturma hazırlamış. Derginin soruları şöyle: "Sizi kimlerin okuduğunu düşünüyorsunuz? Sizin şiir anlayışınızla örtüşmeyen hatta bütünüyle karşıt olan şairleri kimler okuyor? Şiir okurunuzun oluşması için çabanız oluyor mu? Şiirin varlık bulmasında okurun payını değerlendirir misiniz?" Soruşturmaya Haydar Ergülen, V.B. Bayrıl, Enver Ercan, Betül Tarıman, Aydın Afacan, Şeref Birsel, M.Sadık Kırımlı, Sennur Sezer, Hüseyin Peker, Nuri Demirci, Adil İzci, H. Avni Cinozoğlu, Yusuf Alper, Muzaffer Kale, H. Deniz Ünal, Deniz Durukan, Yahya Kurtkaya katılmış. Yazarla okur, okurla kitap arasındaki o mahrem ilişkiyi didiklemenin zorluğu bir yana, soruşturmada her yazar farklı bir noktaya değinmiş. Soruşturmadaki pek çok şairin, "Okurunuz kim?" sorusuna cevabı Borges ve Marquez gibi yakın çevre, eş, dost. Oğuz Atay'ın "Sevgili okur nerdesin?, Attila İlhan'ın "Hangi okur?" ya da Ece Ayhan'ın "Leş kargaları, akbabalar" diye söz ettiği okur tanımlamaları üzerinde duran şairler, biraz da muhatabın kim olduğunu sorguluyor.

Okur oluşturma çabasına gelince... Şair ve yazarlar elbette okurlarını ilk günkü gibi koruyamaz, sayıları artar, azalır... Özellikle şairlerin, katıldıkları etkinliklerle yeni okuyucular kazanmak istemeleri, gayet tabii bir haldir. Soruşturmadaki isimlerin kimi böyle bir işin içine girmek istemediğini, kimi de o şiir buluşmalarında yeni okurlar kazandığını söylüyor. Şeref Birsel, "Şiir okuru oluşmaz, ya vardır ya da yoktur." diyor. Haydar Ergülen'i kimler okuyor? Kulak verelim: "Tabii öncelikle şairler şairleri okuyor, bu hem doğal hem de keşke daha çok okusalar diyebilirim ancak. Şiir şiire baka baka yazılır, ama şair şaire baka baka vazgeçebilir." Ergülen, 'okurum' sözünden rahatsız olduğunu söylüyor. Zira bu, içinde kibir barındırsa da 'sevgili okuyucu'larını sıralıyor: Börek ustası okuyucu, garda gişe memuru, Unkapanı İMÇ'deki kumaşçı, İzmir'deki posta memuru... Ergülen'in her şairin bir başka şairin okurundan istifade ettiği 'ortak okur havuzu' tanımlaması da 'tutulacak' cinsten.

V.B. Bayrıl ise tuhaf bir biçimde şanslı bir şair olduğunu düşünüyor: "Benim kitaplarımı, derdi derinlemesine şiir okumak olan insanlar arıyor ve buluyor. Bunların bir kısmı şair, bir kısmı da "derin okur" diyebileceğim kişiler. Bunun dışında da tesadüfen kitabımla karşılaşan kişiler oluyor." Bayrıl, şiirin okur/tüketici odaklı bir iş olmadığını ve şairin yetinmesini bilmesi gerektiğini söylüyor. Okunmak her şairin, her yazarın arzusu... Peki ya şairler iyi bir okur mudur? Aydın Afacan'ın deyişiyle biraz da "okumazyazarlık" sözünü kurcalamak lazım. Mühür dergisinin bu verimli soruşturması hem okurlar, hem yazarlar hem de şairler için okunacak türden diyebiliriz. Peki, T.S. Eliot'un şiirin bir azınlık sanatı olduğu fikrini nereye oturtmak lazım? (0212 634 39 24)

Yorumlar