İçeride çok suçlu var!

Mustafa Kutlu'nun benzersiz kitabı Uzun Hikâye'nin anlatıcısı, "Bu benim babamın adı hani 'sosyalist'e çıkmış ya; kendisi bir yere gitmeden önce şöhreti gidiyormuş. Peki, bu nasıl büyük bir şöhret olmalı ki, o günün Türkiye'sinde vatanın bu ücra köşesine kadar ulaşmış." diye yakınır. Zira bir sürü işe girip çıkan; kâtiplik, puantörlük ve bir kitapçıda tezgâhtarlık yapan babası, adaletin peşinde koştuğu, haksızlıklara karşı geldiği ve biraz muhalif olduğu için 'sosyalist' damgasını yemiştir.

Gerçek hayata birebir denk düşer Kutlu'nun bu hikâyesi. 'Uzun Hikâye'nin kahramanları gibi dolaştığınız yerlerden bir gece ansızın, kimseciklere haber vermeden yola koyulabilirsiniz. Daha da ötesinde düşünceleriniz başkalarının nazarında bir suça dönüşebilir. Her ne kadar insana dair güzelliklerin peşinde koşsanız da... Sonda söyleyeceğimizi, başta özetleyelim: Politik bir serginin tam kalbine giriyoruz. Elle tutulur, gözle görülür cinsten. Siyasetin sert ve acımasız dilinin içimizi dışımızı kuşattığı şu günlerde politik düzeyi yüksek olan bu sergiye neden gitmeliyim diye mırıldanabilirsiniz. Cevabını küratörü veriyor: "Bu çok sesli bir sergi. Günün politik ve siyasal olaylarıyla ilgili doğrudan ilgili ve farklı katmanlardan sanatçıları bir araya getiriyor. Daha da önemlisi enerjisi olan işler..."

FARKLI KUŞAKLAR BİR ARADA

Sanatçı Halil Altındere'nin küratörlüğünü yaptığı ve 'en kalabalık sergim' dediği 'Fikirler Suça Dönüşünce' Tophane'deki Tütün Deposu'nda ziyaretçisini bekliyor. Kapısından öyle elinizi kolunuzu sallayarak girebileceğiniz bir sergi değil bu. Gerçek polis kalkanlarının verdiği tedirginlik nasıl bir mekana girdiğiniz konusunda fikir veriyor zira. İçeriye girmekle bir nevi suç işliyorsunuz. Sergi İstanbul, Ankara, İzmir sanat üçgenini yıkıyor. Farklı coğrafi kentlerden gelen sanatçıların işlerini sergileyerek bir anlamda tavır koyuyor. Halil Altındere bunu şöyle açıklıyor: "Sergi, 'evet biz de merkezdeyiz' diyor ama merkezin göbeğinden, merkezi dönüştürmeye çalışan işler yapıyoruz mesajını veriyor." Altındere de merkeze sonradan gelenlerden biri olarak bunun mücadelesine girişiyor. Merkezin dışındakilere kapı açıyor.

Farklı kuşaklardan 48 sanatçıyı bir araya getiren sergideki eserlerin ortak özelliği topluma, şiddete, düşünce özgürlüğüne, militarizme, darbelere, Ergenekon'a, milliyetçiliğe, hiyerarşiye, toplumsal politikalara odaklanmış, eleştirel ve muhalif olmaları. Video, heykel, fotoğraf, yerleştirme gibi işlerin yer aldığı sergi; İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Mardin, Berlin, Frankfurt, Amsterdam ve New York'ta yaşayan sanatçıları yan yana getirmiş. Altındere'nin deyişiyle bir araya hiç gelemeyecek sanatçılar toplanmış: Gülsün Karamustafa, Altan Gürman, Hüseyin Alptekin, Ali Kazma, Ahmet Öğüt, Serkan Özkaya, Şener Özmen, Cengiz Tekin, Nasan Tur, Canan, Deniz Gül, iç mihrak, Gözde İlkin, Berat Işık, İz Öztat...

Bağımsız küratörlerin piri Harold Szeeman'ın 'Tavırlar Biçime Dönüşünce' sergisinin başlığından esinlenerek, 'Fikirler Suça Dönüşünce' adını alan sergide, Halil Altındere, Szeeman'la kendi arasında bir bağ kuruyor: "Szeeman, serginin bütününü bir yapıt olarak görüyordu. Ben de sanatçı küratörü olarak yaptığım sergiyi bir yapıtım olarak görüyorum." Sergiyi sağdan, soldan veya ortadan gezerseniz sizde bırakacağı etki farklı olacaktır. Sağ tarafta militarizm, solda bireyin otorite ile olan sorgulamasını irdeleyen işler var.

"2010'un en iddialı sergisini yaptık." diyor Altındere. Bu çok 'iddialı' bir cümle değil mi? O, iddiasında ısrarlı: "2010 bitmek üzere ve çok büyük paralar dönüyor. Hâlâ çok etkileyici bir sergi karşımıza çıkmadı. Biz de çok komik bir bütçeyle iddialı olduğunu düşündüğümüz bir sergi yaptık. Birliktelik, kolektif ruh, ticari kaygıların olmaması bu başarının altındaki sebep."

Politik dozunun yüksek olmasına gelirsek, Altındere bunu sanatçılara sunduğu özgürlük alanına borçlu olduğumuzu söylüyor: "Bağımsız sergi dememizin sebebi de o aslında. Ne ticari ne de sansür anlamında bir kaygımız olmadı. En özgür alanı oluşturmaya çalışıyoruz. Sanatçıya sınırsız bir özgürlük sunduğum için daha eleştirel, daha gündeme oturan işler çıkıyor. Bireysel durumlardan taş atan çocuklara, Ergenekon'dan darbelere kadar pek çok konu var. Bazen çok doğrudan, bazen çok şiirsel, bazen de çok içsel eserler." Sergi 10 Ekim'e kadar gezilebilir.

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

09/09/2010

Yorumlar