Orhan Pamuk'un kırkambarı

Nobel'li yazar Orhan Pamuk'a babası ölümünden iki yıl önce kendi yazıları, elyazmaları ve defterleriyle dolu küçük bir bavul bırakır. Pamuk'un sıcak ve pek çok kimseyi etkileyen Nobel konuşması 'Babamın Bavulu' başlığıyla bu hadiseyi anlatıyordu. Edebiyata düşkün bir adamın hülyası saklıydı o bavulda. Sartre ve Camus ile Paris sokaklarında karşılaşan, evde dünya yazarlarından söz eden bir babanın defterleri, notları ve anılarıydı görülmeyi beklenen.

Şimdi roller değişti diyebiliriz. Bu kez Orhan Pamuk, okurlarına kendi bavulunu açtı. Anılar, resimler, taslaklar, planlar, romanlarından yayımlanmamış bölümler ve daha pek çok şey... Bavulun içindekiler tanıdık gelebilir, lakin usta yazarın edebiyattan sanata, İstanbul'dan dünya kentlerine pek çok konu üzerinde düşüncelerinin yer aldığı yazıların bir kitaba girmesi, meraklısını mutlu edecektir kuşkusuz. Pamuk'un yerli-yabancı gazetelerde, dergilerde yayımlanan düz yazılarının toplandığı "Manzaradan Parçalar-Hayat, Sokaklar, Edebiyat" (İletişim Yayınları) adlı 550 sayfalık kitap 'Hayat', 'İstanbul', 'Kitaplar ve Edebiyat', 'Benim Kitaplarım', 'Sanat', 'Siyaset ve Diğer Vatandaşlık Dertleri' adlı bölümlerden oluşuyor. Pamuk'un kırkambarı denilebilecek eser, bir yazarın dünyasını yakından tanımak isteyenler için iyi bir kapı.

'FENER'İN 1959 KADROSUNU EZBERE SAYARIM'

Seksen iki yazının yer aldığı bu hacimli kitapta Pamuk'un romanlarından yayımlanmamış bölümlerin, anıların kaleme alındığı toplam sekiz yazı ilk kez okura sunuluyor. Manzaradan Parçalar, 'Bir Hayat Hikâyesi Denemesi' adlı yazıyla başlıyor. Yazarın hayatını ve kitaplarını anlattığı yazıda Orhan Pamuk, "İleride kitaplarım hayatımdan daha önemli ve eğlenceli bulunacak sanırım." diyor. Hayat başlıklı bölümde Pamuk, "Onun bana verdiği güven olmasaydı yazar olmak, bunu bir hayat olarak seçmek, benim için çok daha güç olurdu." dediği babasını, börek yapan annesini, tıraş olurken yaşadıklarını ve başa bela bir sivrisineği anlatıyor. Pamuk'un bu bölümde dünyanın farklı kentlerini anlattığı metinler Truman Capote'nin gezi yazılarından oluşan Yerel Renkler'i anımsatıyor uzaktan uzağa. Amerika, Hindistan, Brezilya, İtalya bir yazarın ince dokunuşlarıyla varlık gösteriyor.

Spiegel ile futbol üzerine söyleşisi de Fenerbahçeli olan Pamuk'u ve futbola dair düşüncelerini anlatıyor: "Fenerbahçe'nin 1959'daki takımını Masumiyet Müzesi'ndeki kahramanlardan biri gibi ezbere sayabilirim." Pamuk, kendi kütüphanesini anlattığı yazıda iki kahramanı kendine yakın buluyor: Sartre'nin şehir kütüphanesindeki kitapları A'dan Z'ye okuyan kahramanı 'otodidaktik' ve Cannetti'nin Körleşme'de bahsettiği kitaplarıyla gururlanan Peter Kien. Sahaflar Çarşısı'nı yıllarca çocuksu bir merakla eşeleyen yazarın, kitap alma hırsını anlatan şu cümlesi ise bir Borges öyküsünü andıran türden: "Bunun arkasındaki gizli plan, bütün bu kitapları kendi evimde toplamaktı belki."

Kitabın İstanbul bölümünde Pamuk, kente olan düşkünlüğünü anlatıyor. Yazarın "İstanbul'da vapur gezintisine çıkmak bende şehrin içinde hareket ettiğim duygusunu değil, şehrin içindeki konumumu, hayatımın diğer hayatlar arasındaki yerini gördüğüm duygusunu uyandırır." sözleri, peşinde olduğu kenti işaret ediyor. Sayfalar arasında ilerleyince Ara Güler'le aynı İstanbul'u sahiplendiğini söyleyen, Adalar'da, Nişantaşı'nda senelerce cirit atan bir yazarla karşılaşıyor, bu kentin ona hatırlattıkları ve hissettirdikleriyle kuşatılıyorsunuz.

ÇANTADA BİR DÜNYA TAŞIMAK

Kitaplar ve edebiyat bölümünde Pamuk'un, kendi yazı dünyasını şekillendiren Dostoyevski, Flaubert, Nobokov, Camus, Tanpınar gibi yazarlar hakkındaki yazıları yer alıyor. Çeşitli kitaplar, okumak ve kitap kapakları konusundaki görüşleri de kulak verilmesi gereken türden: "Cebinizde, çantanızda bir kitap taşımak, özellikle mutsuzluk zamanlarında cebinizde, çantanızda sizi mutlu edecek bir dünya taşımak demektir."

"Benim Kitaplarım" bölümünde Orhan Pamuk ile yapılmış söyleşiler, yazarın kendi kitaplarını anlattığı yazılar, sonsözler ve önsözler yer alıyor. Bu bölümde Kara Kitap ve Kar'dan yayımlanmamış parçalar, bazı romanlarından bölümlerin olduğu el yazısı taslaklar, planlar ve karalamalar da var. Masumiyet Müzesi için tuttuğu notlar, gezdiği müzelerden kısa metinler, bu romanın nasıl yazıldığını ele veriyor. Kitabın sanat bölümünde Siyah Kalem, Bellini gibi ustaların yanı sıra Selimiye Camii'ne dair gözlemleri var Pamuk'un.

Manzaradan Parçalar'ın son bölümünde ise Pamuk, siyaset ve vatandaşlığa dair dertlerden yakınıyor. Bush, Saddam, Erdoğan, Chomsky ve hakkında açılan 301 davası konusunda düşüncelerini dile getiriyor. Kitap, edebiyat dergisi The Paris Review'un Pamuk ile yaptığı söyleşi ile kapanıyor. Manzaradan Parçalar, Orhan Pamuk külliyatı içerisinde sıcak bir yer edinecektir kuşkusuz.

'Tavuk döner yedim, vitrinlere baktım'

"Benim Adım Kırmızı'yı tekrar tekrar okuyup, binlerce virgülle son defa düzeltip teslim ettikten sonra ne düşünüyorum? Memnunum, yorgunum, içim rahat... Kitap bittiği için. Lise imtihanları verdikten ya da askerliği bitirdikten sonra hissettiğim bir memnuniyet ve rahatlık duygusu... Beyoğlu'na çıktım, Vakko'dan kendime iki pahallı gömlek aldım, tavuk döner yedim, vitrinlere baktım. İki gün de evde biraz ortalığı toplayıp uyukladım... Kitaptan, yaptığım şeyden, ona o kadar yıl vermiş olmaktan, özellikle bir çeşit dini-mistik kendinden geçmeyle son altı aydır kitap üzerinde delice çalışmamdan memnunum çok... Yıllar sonra süren başarısız girişleri, çıkmaz yolları, iyi sonuç vermeyen parçaları son iki ayda gaddarca "kesip attım." Kitabımın sıkı, düzenli, iyi akan bir şey olduğundan eminim." (Benim Adım Kırmızı üzerine yayımlanmamış metinden)

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

25/08/2010

Yorumlar