Ebru Müzesi'nin eli kulağında

Geceleri sessiz bir musikiyi andırır. Gündüz ise şehrin en tatlı gürültüsünün tam göbeğinde... 'Etrafındaki her şeye kendi nizamını kabul ettiren bir saltanat'ın, Yenicami'nin hemen bitişiğinde. Derin bir ruhaniyete, ezelî bir huzura davet eden bu camiyle koyun koyuna. Biraz da komşudan devşirdiği bu güzellikten olsa gerek kendi de alımlı, sıcak. Çinileriyle masmavi bir rüya. Her duvarı ayrı bir çiçek bahçesi. Laleler, karanfiller... Bir hanım Sultan'ın himmetinin değdiğini sezmek çok zor değil.

Hatice Turhan Valide Sultan tarafından 1663'te yaptırılan Hünkâr Kasrı'ndayız. Padişahların özellikle cuma namazlarını kılmak için geldiklerinde dinlenmek maksadıyla kullandıkları bir mekân burası. Sultanların cami içinde namaz kıldıkları hünkâr mahfeliyle bağlantılı olan üç katlı kasır, asıl mekânın yanı sıra tahtırevan yolu adı verilen rampanın altındaki beş oda ile şerbethane denilen bölümden oluşuyor.

Pek çok badireler atlatan bu eşsiz mekân defalarca yangınlar gördü, hırsızların cirit attığı bir yer haline büründü. Öyle ki muhteşem çinileri bir bir yok oldu. Öyle sessiz sakin dururken İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından 2004'te başlayan bir restorasyon ile elden geçti. Şimdi rahat yüzü gördü diyebiliriz.

Hünkar Kasrı'nın rampası, bu uzun soluklu restorasyondan sonra artık bir sanat galerisi. Mekânın ilk sergisi ise usta ebrucu Fuat Başar'ın. 'Altın Laleler' adlı sergisiyle yeni bir ustalığını gösteren Başar, kırk ebrusunu sanatseverlere sunuyor. İlk defa bir sergiye ev sahipliği yapan Hünkar Kasrı kendi gibi heyecanlı bir ustayı ağırlıyor. Altın Laleler sergisi her ebrunun önünde uzun uzun soluklanmayı gerektiren türden.

YERİNDE DURAN SANAT ÇÜRÜR

Peki nerden çıktı altın laleler? Fuat Başar geleneği yıkmadan değişime, yeniliklere açık olduğunu söyleyerek başlıyor söze: "Zaman zaman farklı teknikler uygulamaya çalışıyorum. Altın Laleler serisi de hazırda beklettiğim işlerdendi. Nerede sergileyeceğim konusunda kararsızdım. İTO'dan bir sergi teklifi gelince bu eşsiz mekâna altın laleler yakışır deyip, yola koyulduk."

Başar'ın yeni çalışmaları bunlarla sınırlı değil. Heybesinde olgunlaşmayı bekleyen daha nice ebrular var. Usta ebrucu kendi çizgisini şöyle anlatıyor: "Gördüğümüzü taklit edip aynı yerde saydırmayalım, sanatın kendi içerisinde mutlaka ilerlemesi lazım. Yerinde duran sanat çürür, deforme olur, bozulur. Ne mutlu bizim gibi bu işe kafa yoran nice insan var. Herkesin bir yönden işin ucundan tutup ebru sanatını ilerletmesinde bir mecburiyet görüyorum. Ebru buna çok açık. Renk kombinasyonu yapılacak çiçekler vs sınırsız bir potansiyele sahip."

Ebru meraklılarının son dönemlerde yeni zuhur eden ve özellikle resim sanatının imkânlarından faydalanılan eserler dikkatini çekmiştir. Başar bu konuda biraz tedirgin. Birtakım hayvani figürlerin ebruya uygulanmasını arzu etmediklerini söyleyen usta sanatçı "Resim mi ebru mu konusu, epey su götürecek bir konu. Ama resim, resim olarak, ebru, ebru olarak kalsın. Bu şekilde asaletlerini muhafaza ederek varlıklarını sürdürsünler. Hepsi kendi mecrasında ilerlesin. Peki güzel kombinasyonlar olmaz mı? Olur. Nitekim bunlar yapılıyor. Fakat birbirine uymayan kavramları karıştırıp, genetikçilerin genetiği değiştirilmiş organizmaları üretmesi gibi işler ortaya koymak, bir nevi sanat felaketi olur." diyor.

Fuat Başar ile laf lafı açıyor. Son dönemlerde müzayedelerde ebruya olan ilgi, gelenekçiler modernciler arasındaki suni tartışmalar, ebrunun asla bir hobi ile karıştırılmaması gerekildiği gibi konular derken söz, hazırlıkları başlayan Ebru Müzesi'ne geliyor. Bu güzel haberi kulağımıza fısıldayan Başar ser verip sır vermiyor. Gözlerindeki heyecandan iyi şeylerin geleceğini fark etmeniz çok kolay. Ebru Müzesi konusundaki girişimin emin adımlarla ilerlediğini söyleyen Başar, "Bu müze dünyada bir ilk olacak. Yaklaşık bir yıl sonra İstanbul'da açılmasını bekliyoruz. Arşivler, kütüphaneler taranıyor. Böyle zahmetli bir işe girişen arkadaşlar, sıkı bir çalışma içindeler. Bu konuda ben de kendilerine danışmanlık ve çeşitli konularda yardımcı olmaya çalışıyorum." diyor. Başar'ın sergisi bir ay boyunca Hünkar Kasrı'nda görülebilir.

Fuat Başar: "Sanat kötülükleri bertaraf eder"

"İnsanlar hayatlarının her safhasında sanatla uğraşsınlar. Hayatı sanatlaştırsınlar. Haliyle dünya daha güzele doğru gidecektir. Allah insanı ve kâinatı sanatlı yaratmış. İnsanın bu sanat eseri olan dünyayı ve diğer insanları tahrip etme yetkisi yok, olmamalı. Sanat temelinde bize bunu tavsiye ediyor. Sen bir sanat eserisin, diğer insanlar ve bu kâinat da yüce yaratıcının bir eser. Sen yaşa, başkasını yaşat. Tahrip etme. Bunu temel aldığımızda bizlerden hiçbir kötülük çıkmaz. Sanat bunları bertaraf eder. Hangi sanat dalı olursa olsun fark etmez."

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

12/07/2010

Yorumlar