Almanya'nın kültür başkenti sanayiden kültüre terfi etmiş

Siren çalmaya başladı. Anneler bir hışımla çocuklarını sokaktan kapıyor. Çamaşırlar içeriye alınıyor. Maden ocağının bacalarının salınmasına az kaldı. Az sonra kapaklar açılıyor. Kül bulutu mavi gökyüzünü griye çevirip tüm şehri siyaha boyuyor. Yıllarca sürdü bu siren esleri. Şimdilerde artık yok. Ruhr bölgesi bu kimliğinden sıyrılıp Avrupa Kültür Başkenti ilan edildi. İstanbul, Pecs ile bu kardeşliği paylaşan Ruhr bölgesi toplam elli üç şehirden oluşuyor. Bölgenin en öne çıkan kenti ise Essen. Kömür kokulu beyaz gecelerin hâkim olduğu bu şehirde olan bitenlere bir an durup bakmak, Avrupa Kültür Başkenti olan bir bölgede nelerin olup bittiğine dair pek çok ipuçları verecektir.

Sanayinin hakim olduğu zamanların ardından pek çok fabrika, atölye, maden ocağı gibi mekânlar bir bir sanat alanlarına dönüştürülmüş. 4 bin 435 kilometrekare olan Ruhr bölgesinde 170 değişik ulustan 5 milyon 300 bin kişi yaşıyor. Bölgede yoğun bir Türk nüfusu var. Duisburg, Gelsenkirchen, Bochum, Oberhausen, Bottrop ve Dortmund bölgenin belli başlı kentleri. Duisburg'da Avrupa Kültür Başkenti olan bir şehir coşkusunu görmeniz pek mümkün değil. Essen'de ise durum daha farklı.

Elli üç şehre yayılmış bir etkinlikler silsilesi pek çok kimseyi içine çekme arzusunda. Halkın büyük bir kısmı kültür ve sanat işlerine alışkın. Yoğun göçmen nüfusunun da bu halkaya dâhil edilmesi çalışılıyor. 2010 ekibi, Ruhr bölgesinin üzerindeki sanayi gibi hantal kimliği değiştirme çabasında.

70 MİLYON EURO BÜTÇE
Ruhr 2010, bir limitet şirket olarak kurulmuş. Şirketin ortakları ise Initiativekreis Ruhrgebiet, Regionalverband Ruhrgebiet, Kuzey Ren Vestfalya eyaleti ve Essen Belediyesi. Ekibin başında Fritz Pleitgen ve Oliver Schyett var. Ekibin diğer dört ismi Aslı Sevindim, Prof. Dieter Gorny, Prof. Karl Heinz Petzinka, Steven Sloane. Her biri çalışmalarını farklı bir tema üzerine sürdürüyor. "Dönüşüm üzerinden kültür, kültür üzerinden dönüşüm" gibi üst temanın altında şu başlıklar var: 'Kültürlerin Kenti', 'Yaratıcılığın Kenti', 'Olanakların Kenti' ve 'Sanatların Kenti'. Hemen hatırlatalım ilk kez bir bölge Avrupa Kültür Başkenti ilan ediliyor. Ruhr bölgesi bir kültür metropolü olmayı aklına koymuşken bunun için neler gerekiyorsa yapmaya çalışıyor. İrili ufaklı elli üç şehri peşine takmış bölge Avrupa Kültür Başkenti olmanın fırsatını iyi değerlendirmenin telaşında. Bunun için yaklaşık 70 milyon Euro bütçe ayrılmış.

Eğitimli sanatseverlerin dünyasında çok bir şey değiştiği söylenemez. Sadece ajandalarında daha fazla bir program yoğunluğu oldu denilebilir. Halkın arasına karışınca ise nelerin olup bittiğini merak eden insanlarla karşılaşıyorsunuz. Ruhr ekibi tüm şehirlere bu enerjiyi yaymaya çalışıyor. Her şehirde bir kültür başkenti görevlisi var. Etkinliğe gönüllü olarak çalışmak isteyen yaklaşık bin beş yüz kişi başvurmuş. Essen'de mütevazı bir binayı mekân tutan Ruhr 2010 ekibi daha çok kadınlardan oluşuyor.

Ruhr ekibinin sanat direktörlerinden Aslı Sevindim de tatlı bir telaşın içinde. İnsanları ve şehirleri birbirine bağlayanın kültür olduğu düşüncesinden hareketle yola koyulduklarını söylüyor. Türk kökenli olan Sevindim, böyle kilit bir görevde yer aldığı için mutlu. Kültür başkenti olmanın ummadıkları pek çok şeyi harekete geçirdiğini söyleyen Sevindim, "Ruhr bölgesini İstanbul ile kıyaslamak doğru değil. İstanbul büyük bir metropol. Avrupa Kültür Başkenti denilince şehrin yaratıcı gücünü göstermesi, konularının neler olduğu, içinde barındırdığı zenginliği göstermesi beklenir. İstanbul'da hiçbir şey yapmasanız da her şey var. Bunu unutmamak lazım. Kültür başkenti sadece sanat festivali değil. Bir yaşam felsefesini tanıtıyoruz." diyor.

Küçük etkinlikler çok da etkili oluyor. Yakınılan ise kamuoyuna tanıtımın çok daha fazla olması gerektiği. Herkesin hemfikir olduğu konu ise Kültür Başkenti etkisinin 2010'dan sonra ortaya çıkacağı. Nelerin değiştiği farklı zaman dilimlerinde kendini gösterecek. Aslı Sevindim de bu konuda çeşitli araştırmalar yaptıklarını söylüyor. Son dönemlerde yapılan araştırmalarla devasa kömür ocağı Zollverein'ı ziyaret eden kişi sayısının ikiye katlandığı söyleniyor. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ajansındaki ilk zamanlarda yaşanan istifaları hatırlatınca Sevindim kendi ekiplerinde 'sıfır' istifa olduğunu belirtiyor. Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen bir kentin hâlâ Avrupa Birliği'ne alınmaması komikliğini paylaşınca o da aynı tepkiyi veriyor.

Ruhr 2010'un İstanbul ve Pecs ile bazı ortak projeleri var. Çeşitli alışverişlerde bulunuyorlar. Peki ya 2010'un sonunda etkinlikler bitince neler olacak? İstanbul'da da cevabı çok net olmayan bu soru için Sevindim raporlama, değerlendirme gibi çalışmalardan sonra herkesin kendi işine döneceği cevabını veriyor. Bakalım Ruhr Avrupa Kültür Başkentliği payesinden sonra kültürel bir kimliğe kavuşacak mı? Bunu zaman gösterecek, tıpkı İstanbul'da merak edildiği gibi.

Musa İğrek, Essen
Zaman Gazetesi
20/06/2010

Yorumlar