Lynch'in işleri de karanlık

T.S. Eliot'un Çorak Ülke'de 'ayların en zalimi' dediği nisan geçip giderken, İstanbul'a Amerikan sinemasının usta yönetmenlerinden David Lynch'in yolu düştü. Kayıp Otoban, Fil Adam, Dune, Mavi Kadife gibi kült filmlerin yönetmeni ve aynı zamanda ressam olan Lynch, fotoğraf ve gravür çalışmalarıyla Cihangir Artane'de sanatseverleri bekliyor. Sergide sinema dilinin zorluğundan dem vurulan, bu yüzden biraz zalim (!) görülen Lynch'in, 1997'den 2002'ye kadar yaptığı işler sergileniyor. Yönetmenin sinemasında tutkun olduğu aynı karanlığın, sergide de bir kuyu gibi sizi içine çekeceğini hemen söyleyelim. İnsana dair tüm halleri özellikle çürümüşlüğü ve tuhaflığı kendine malzeme edinen Lynch'in siyah-beyaz eserlerini görünce, yönetmenin neden renkleri fazla gerçekçi bulduğunu daha da kolay anlayacaksınız veya susup kalacaksınız.

Kararlı bir hayat öyküsü var Lynch'in. Babasının işi nedeniyle şehir şehir dolaşır, bu gidişe sanata olan düşkünlüğü de eklenince pek çok kapıyı çalar. Resme merakı artar, bunun yanında sinema da onu cezbeden bir alan haline dönüşür. Bir kısa filmin ardından tüm yüzünü sinemaya çevirir. Ödüller kazanır, resim biraz geride kalır.

Yönetmen, ressam ve fotoğrafçı olan Lynch'in sanat anlayışını bu cümleler özetler gibi: "Yola çıktığım yerle vardığım yer hiçbir zaman aynı olmaz. Resim veya film, her zaman işe bir senaryoyla başlarım ama hiçbir zaman sonuna kadar ona bağlı kalmam. Kendinizi olayların akışına bırakıp açık olduğunuzda, etki ve tepki göstermeye izin verdiğinizde çok daha fazla şey gerçekleşmeye başlıyor. Her iş sizinle 'konuşur' ve eğer onu dinlerseniz, sizi hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürür. İşi daha zenginleştiren bu karşılıklı etkileşimdir."

'Uçuk' düşünür Slavoj Zizek'in, Gülünç Yücenin Sanatı adlı eserinde altmış dört yaşındaki Lynch'in sinemasını ele aldığını hatırlatmakta yarar var. İki tutunamayanın birbirini anlaması çok daha kolaydır. Zira ikisi de aynı uçların adamı. Yönetmenin algı sınırlarını zorlayan filmlerini düşününce benzer güçlük ve belki de çok daha fazlası Lynch'in fotoğraf ve gravürlerinde de sizi kuşatıyor. Kimi zaman harfler, rakamlar bir anahtar vazifesi görürken çoğu zaman da hareketsiz kalıp duruyorsunuz. Bir ara vazgeçmek sizi tetiklese de karanlığın cazibesi daha ağır basıyor.

Lynch'in 'olayları akışına bırakın' öğüdünü onun eserlerine bakarken de uygulayabilirsiniz; zihninizi yormadan, içinizden geldiği gibi... Lakin şunu söylemekte yarar var, sinemasına nüfuz etmek için pek çok bilgiyi kuşanmanız gerektiği gibi onun, fotoğraf ve gravürlerinde de aynı çabaya ihtiyacınız olabilir. Sergiyi görmek için 29 Mayıs'a kadar vaktiniz var. (0212 249 25 63)

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

24/04/2010

Yorumlar