Malik Aksel külliyatı yeniden doğuyor

Malik Aksel
Behçet Necatigil onu 'bir edebiyatçı kişilik', Nuri İyem ise 'Batı özentisi duymayan' bir ressam olarak nitelendirmişti. Kendi kültürümüze bağlı esaslı bir ressam ve yazardı Malik Aksel (1903-1987). Bunda herkes mutabık. Aksel'in sahaflarda bile bulamayacağınız, kıyıda köşede üstü örtülmüş kitapları, sıcacık ve ironik sanat yazıları nihayet yeniden yayımlanıyor. Usta yazar Beşir Ayvazoğlu'nun tezgâhından geçecek altı kitap ve yeni bir biyografi-albüm çalışması, nisan ayında Kapı Yayınları'ndan çıkacak. Aksel'in 'hamisi' Beşir Ayvazoğlu ile Malik Aksel'i konuştuk.

Malik Aksel'in kitaplarını yeniden yayımlama fikri nasıl doğdu? Oğlu Murat Aksel'in bu kararda bir etkisi var mı?

Malik Aksel'in yayımlanmış altı kitabı vardır ve hepsi de önemlidir. Merhumun biri hariç, hepsi ilk baskıda kalan kitaplarını yeniden basmak isteyen birçok yayınevinin bulunduğunu, fakat vârislerine ulaşamadıkları için cesaret edemediklerini biliyorum. Ben de şahsen tanıma şansına eriştiğim Malik Aksel'in bu eserlerinin yeniden basılması gerektiğini öteden beri seslendiren biriyim. Oğlu Murat Aksel beyefendiyle Bursa'da eski bir öğrencim vasıtasıyla tanışınca bu konu açıldı. Babası hakkında yazdığım yazılar dolayısıyla beni tanıyan Murat Bey, söz konusu kitapların yeniden basılması konusundaki tavsiyemi benimsedi. Ben de teklifi Kapı Yayınları'na götürdüm. İlk kitap, nisan ayında çıkmış olacak. Bu, Malik Aksel'in 1943 yılında yayımlanan ilk kitabıdır. İsmi: Sanat Hayatı: Resim Sergisinde Otuz Gün... İmla problemlerini hallediyor ve çok sayıda açıklayıcı not ilave ediyorum. Ayrıca ek bölümlerde, o kitaplar hakkında çıkmış eleştiriler ve röportajlar da yer alacak.

Sezer Tansuğ, "Gerek ressam kişiliğinin ilgi çekici boyutları gerekse gerçek bir resim sanatı araştırmacısı olarak piri fani sanatçılarımız arasında, doğrusu bu ya Malik Aksel'in yanına varabilecek bir babayiğit daha yoktur." der. Şimdilerde ise Aksel, kıymeti bilinmeyen isimler arasında zikrediliyor. Bu terk edilişe itilmesini öz değerlerimize tutunmasındaki ödünsüz tavıra bağlamak mümkün mü?

Malik Aksel'i en iyi anlayan sanat eleştirmeni Sezer Tansuğ'du. Değerlendirmesine katılıyorum. Merhum, Güzel Sanatlar Akademisi mezunu değildi; Darülmuallimin mezunu bir öğretmendi ve resim pedagojisi eğitimi için Paris'e değil, Almanya'ya gönderilmişti. Dönüşünde Gazi Terbiye Enstitüsü'ne tayin edildi. Akademili olmaması, hiçbir akıma bağlanmaması ve hemen bütün resimlerinde yerli hayatı işlemesi, belli anlayışlara odaklanan sanat tarihçileri ve eleştirmenler tarafından göz ardı edilmesine yol açtı.

Yıllar sonra kitaplarına eğildiğinizde sizi heyecanlandıran ne oldu?

Malik Aksel, hâlen genel yayın yönetmeni olduğum Türk Edebiyatı Dergisi'nin ilk yıllarında en istikrarlı yazarlarından biriydi. Onun ismiyle galiba ilk defa Türk Edebiyatı ve Hisar dergilerine karşılaşmıştım. İstanbul'un Ortası adlı kitabındaki yazıların hemen tamamı Türk Edebiyatı dergisinde yayımlanmıştır. Bazen imzalarımız peş peşe çıkardı. Yıllar sonra o yazıları tekrar okumak beni heyecanlandırdı. Yeni bir şeyler çıkıp çıkmadığına gelince... Gün ışığına çıkmamış resimleri, fotoğrafları vb. Ve tabii kıyıda köşede kalmış yazıları...

Aksel'in hangi eserleri yayımlanacak?

Malik Aksel'in ilk okuduğum kitabı Sanat ve Folklor'dur. Anadolu Halk Resimleri adlı kitabını, Türk Edebiyatı Cemiyeti'ndeki bir sohbetin ardından kendisine imzalatmıştım. Resim Sergisinde Otuz Gün kitabını ise, 1976 yılında rahmetli Yücel Çakmaklı'yla birlikte, Nişantaşı'ndaki evine, TRT için bir Ramazan sohbeti çekmek için gittiğimizde imzalamıştı. Elif Kitabevi'nin yayımladığı Türklerde Dinî Resimler adlı kitabını da aynı tarihlerde temin etmiştim. Böylece kitaplarından beşinin isimlerini zikretmiş oluyorum. Bir de İstanbul Mimarisinde Kuş Evleri adında, İstanbul Enstitüsü Mecmuası'ndan ayrıbasım bir kitapçığı daha vardır. Bunu da, kitaplarına girmemiş yazılarıyla birlikte yayımlayacağız. Yedinci cilt ise biyografi ve albüm niteliğinde bir çalışma olacak.

Nuri İyem, Malik Aksel için "Avrupa'da eğitim görmesine karşın, Batı özentisi duymadan, belki çok kişisel, fakat bize özgü bir resim anlayışı yaratmış, çok iyi değerlendirilememiş, kıyıda köşede kalmış çok değerli bir ustamızdı." diyor. Kitapların yeniden yayımlanması İyem'in sözünün ışığında düşünülünce nasıl bir boşluğu dolduracak?

Kitapları yeniden yayımlanır, resimleri bir araya getirilirse, Malik Aksel'in bir ressam, yazar ve araştırmacı olarak önemi ve yaptığı işin büyüklüğü ortaya çıkacak. Bunun nasıl bir boşluğu dolduracağını bilemem; ancak ihmal edilmiş bir değer, yeniden gündeme getirilmiş ve bu vesileyle belki birçok mesele yeniden tartışmaya açılmış olacak.

Necatigil, Aksel'in Resim Sergisinde Otuz Gün adlı eserini görünce "Bir edebiyatçı kişiliği de gösterdi." diyor. Sizce Aksel'in hangi kimliği daha baskın?

Behçet Necatigil, Atatürk Eğitim Enstitüsü'nde birlikte çalıştığı Malik Aksel'i yakından tanıyordu; tespiti çok doğrudur. Ancak o, önce ressamdır. Yazarlığı, ressamlığını tahkim etmek için yaptığı çalışmaların bir sonucudur denebilir.

Son olarak Nurullah Berk "Şaheserler yapmıyor Malik Aksel. Braque'ın deyimiyle yapabildiğini yapıyor ve öyle yaptığı için ders vermiyor kimseye, parmak ısırtmak istemiyor. Alçakgönüllü yapıtların modası geçer gibi görünürse de asıl modası geçmeyenler içten yapılanlardır." diyor Aksel için. Müzayedelere baktığımızda onun ismi çok da liste başlarında değil maalesef. Sizce Malik Aksel'in resmi Berk'in dediği gibi modası geçmeyen mi? Aksel'in kitaplar sayesinde yeniden gündeme gelecek olması resim piyasasında da bir harekete sebebiyet verir mi?

Malik Aksel, son derece mütevazı, iddiasız bir ressamdı. Ancak sizin de söz ettiğiniz değerlendirmeler, onun iddiasızlığına rağmen çok önemli bir ressam olduğunun kabul edildiğini gösteriyor. Eserlerinin yayımlanması, resimlerin piyasa değerini ne kadar etkileyeceğini ise bu alanın uzmanlarına sormak gerekir.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
08/03/2010

Yorumlar