Aynalıkavak Kasrı, Türk müziği merkezi oluyor

Haliç'in kıyısında bir saray. Adına kimi Ayna Sarayı demiş, kimi de Aynalı Saray... Rivayet odur ki bu isme sebep, içindeki Venedik aynaları ya da Divanhane'nin aynalara benzeyen cephesiymiş. Aynalı Saray günümüze ulaşamamış, ama içindeki muhteşem kasır Osmanlı mimarisinin tepelerinde dolaşmaya devam ediyor. Şairin "içindeki aynalar sabah yelinin gelip geçiş yoludur" diye tanımladığı kasırda hem deniz hem kara aynı anda yüzünü gösteriyor. Bu büyülü mekân, en çok ince ruhlu bir padişah olan tamburi, neyzen ve şair III. Selim'e yakışır şüphesiz. Öylede olmuş nitekim; III. Selim burada pek çok beste yapmış. Kasrın içinde, Şeyh Galip'in dizelerinin Yesari'nin hattı ile lacivert üstüne altın varakla yazıldığı 'beste odası' dedikleri eşsiz bir mekân doğmuş. Beste odasını süsleyen ve "Sultanların sultanı, adaleti adalet dağıtmak olan Sultan Selim Han'ın yaptıklarının insanları kurtarmak olduğunu" söyleyerek başlayan otuz altı dizelik şiir, bu ince ruhlu padişahın sırrını ele veriyor.

Bu rüya hep böyle sürmez tabii. Kasır, Cumhuriyet'le birlikte diplomatik bir havaya bürünür. Toplantılara ev sahipliği yapar. Milli Saraylar'a bağlanır. 1984 yılına geldiğimizde ise Milli Saraylar Bilim Kurulu başkanı olan Metin Sözen, özellikle III. Selim'in bestekâr kişiliğiyle bütünleşen bu kasrın Türk müziği merkezi olması için kolları sıvar. Aslında bu proje, Abdülaziz'in torunu şehzade Seyfettin Efendi'nin kızı Gevheri Osmanoğlu'nun kendi elindeki bazı kıymetli sazları, belgeleri Aynalıkavak Kasrı'na bağışlamasıyla başlar. Hemen girişimler yapılır, öteden beriden toplananlar ve belediyeden yapılan bağışlar vasıtasıyla bir koleksiyon oluşturulur. Dolmabahçe Sarayı'nın kendi envanterindeki sazlar, plaklar, el yazmaları da buraya dahil olur. Bu eserler, kasrın içinde 'Türk Çalgıları Sergisi' adıyla daimi olarak sergilenir. Kasır yıllar içinde pek çok restorasyon görür; Bekir Sıtkı Sezgin'in, neyzen Niyazi Sayın'ın, tamburi Necdet Yaşar'ın da aralarında olduğu çok güzel yaz konserlerine ev sahipliği yapar. Ancak içindeki Türk çalgıları sergisinden çok az kimsenin haberi vardır. Gün gelir, bilindik uzun restorasyon çilesi buraya da bulaşır. Son olarak Aynalıkavak Kasrı beş yıl boyunca demirden bir iskeleye hapsolur. Bu muhteşem kasrın 'dünden bugüne' hikâyesi aynen böyledir.

Yıllardır restorasyonlardan dolayı kapalı olan Aynalıkavak Kasrı nihayet açılıyor. Ağustosta restorasyonu bitecek kasır, eylül ayından itibaren de bu kez Türk müziği merkezi olarak hizmet verecek. Kasırda neylerden tamburlara, zilli maşalardan bendirlere pek çok müzik aletinin yanı sıra el yazmaları, notalar ve taş plaklar da sergilenecek. Bunun yanında Türk müziği kütüphanesi oluşturulması ve konserler yapılması da planlanıyor. Dolmabahçe Sarayı Saatler ve Müzik Aletleri bölümü sorumlusu Şule Gürbüz'ün sürdürdüğü çalışmalarda yıllar yılı bekleyen müzik aletleri elden geçti ve el içine çıkacak hale getirildi. Aynalıkavak Kasrı'nın Türk Müziği Merkezi yapılması için çok müsait bir yer olduğunu söyleyen Gürbüz, "Bir Dolmabahçe Sarayı ya da Beylerbeyi Sarayı çok alafranga yerler. Buralarda hep Batı müziği sazları var. Aynalıkavak, III. Selim'den dolayı Türk müziği ile özdeşleşmiş. Hem de klasik Osmanlı üslubunu yansıtan bir yapı. Elimizde çok geniş olmasa da kaliteli bir koleksiyon var." diyor.

Türk Müziği Merkezi fikri, sıcaklığını hep korusa da sık sık değişen yönetim nedeniyle bunu hayata geçirmek pek mümkün olmamış. Ama yönetim bu kez kararlı. Hazırlıkları süren araştırma merkezinin koleksiyonu bu süreçte artabilir. Eserlerinin kalitesi adına çıtanın yüksek olduğunu hemen belirtelim. İyi ustaların elinden çıkmış epey müzik aleti var. Aynalıkavak Kasrı'nın Türk müziği merkezine dönüştürülmesi belki yıllardır dilden dile dolanan Müzik Müzesi'nin gerçekleştirilmesi için de bir vesile olur.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
03/02/2010

Yorumlar