İran medeniyeti Topkapı Sarayı'nda

Yahya Kemal'in "Hâfız´ın kabri olan bahçede bir gül varmış; / yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. / Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış, / Eski Şiraz´ı hayal ettiren ahengiyle." dizeleri ete kemiğe büründü. Topkapı Sarayı'nda dün açılan 'Onbin Yıllık İran Medeniyeti ve İkibin Yıllık Ortak Miras' adlı sergi, İran coğrafyasında hüküm sürmüş medeniyetlere, daha da ötesinde on bin yıllık eski bir rüyanın içine davet ediyor. Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar'daki sergide İran Ulusal Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Askeri Müze, Sadberk Hanım Müzesi ile Millet Yazma Eserler Kütüphanesi'nden toplanmış yaklaşık 300 parça eser yer alıyor.

Has Ahırlar'da dün düzenlenen ve iran bısınının da ilgi gösterdiği toplantıya Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı ve İran'dan yetkililer katıldı. Bakan Günay, toplantıdaki konuşmasında "İran ile içiçe ortak bir tarihimiz var, kültürel ilişkilerimiz var, din ilişkilerimiz var. Birbirine yakın medeniyet anlayışlarını temsil etmişiz. Lakin, birbirimizi tanıma ölçüsünde biraz geride kalmaşız. Sergi, ortak tarih yürüyüşünün bir göstergesi." dedi. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei ise, "Topkapı'da sergilenen eserler, tüm beşeriyetin tarihini yansıtan eserlerdir. Kültürel ilerleme tüm insanlığa aittir. Önceki yıllarda bu önemli eserlerin başka ülkelere çıkarılması İran kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açmıştı. Ama konu Türkiye olunca bu herkes tarafından çok olumlu karşılandı." dedi.

İslamiyet Öncesi ve İslamiyet Sonrası adlı iki bölüm halinde sunulan sergide İran coğrafyasında hüküm sürmüş medeniyetlerin çivi yazı tabletlerinden hat örneklerine, minyatürlerden çiniye, pişmiş toprak kaplara, heykellerden kumaşlara pek çok eser sergileniyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın desteğiyle gerçekleştirilen sergide Hafız, Firdevsî, Câmi, Sadî ve Nizamî gibi Fars edebiyatının önemli isimlerinin eserlerini görebiliyorsunuz. Nizamî´nin Hamse´si, Hafız´ın Divanı, Firdevsî´nin Şahnâme´si, Sadî´nin Bostan ve Gülistan´ı bir bir dile geliyor. Lake tekniği ile bezenmiş Divan-ı Hâfız, narin nakkaşların elinden sayfa sayfa sunuluyor adeta. Hatayi motifler, tezhiplenmiş yazmalar, aherli ve zerefşanlı yapraklar, altın suyu ile yapılan bezemeler, şemseler, rumiler, münhaniler ve zengin nakışlı yazmalar ile renk renk desen desen işlenmiş ciltler binlerce yıllık bir medeniyetin kodlarını ele veriyor.

Bunun yanında İran coğrafyasında yaşanan Eski Taş, Yeni Taş, Bakır Çağı gibi dönemlere ait eserler kronolojik olarak sergileniyor. Ahamemiş İmparatorluğu'na ait kitabeler, Liristan bölgesine ait bronz eserler bezemeleri ve yapım teknikleriyle hayran bırakıyor. İran'ın İslam dönemine ait eser arasında ise Abbasi, Seçuklu, İlhanlı, İncu, Muzafferi, Celayiri, Timuri, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Kaçkar dönemlerinin iki ülke müzelerindeki örnekleri yer alıyor. Serginin başka bir bölümünde ise İran ve Osmanlı arasındaki diplomatik ve kültürel ilişkileri anlatan eserler var. Serginin İslam devri bölümünde kandiller, yazmalar, sürahiler, çiniler, Kur'an-ı Kerimler, divanlar var. Türk sanatseverlerin özellikle yazma eserlere dikkat kesileceği kesin; zira iki ülke arasındaki sanatsal etkileşimi bu ince eserlerden okumak mümkün. Her bir dönem için saatlerce vakit ayırmanız gerekebilir. Serginin sonunda ortak bir mirasın ürünleri olan eserler sizi hayrete sürükleyebilir. İki medeniyetin dostluğunu anlatan sergi, 5 Şubat 2010'a kadar görülebilir.

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

02/12/2009

Yorumlar