Joseph Beuys ve şürekası İstanbul'da

Bazen söylentiler bir kar topu gibi yuvarlanır. Büyür, kocaman olur. Sonrasında efsaneye dönüşür ve sahibini ezer geçer. Bu türden bir öykünün içindeyiz şimdi. Efsane şöyle başlıyor. Kahramanımız, II. Dünya Savaşı sırasında gönüllü olarak Alman Hava Kuvvetleri'ne katılır.

1944'te Kırım üzerinde uçarken uçağı düşürülür ve kendisi de ağır yaralanır. Kahramanımızı uçağın düştüğü yerde yaşayan göçebe Tatarlar kurtarır. Vücudunu yağ ile kaplayıp, keçe ile sarmalar ve soğuktan donmasını engellerler. (Kimilerine göre onu kurtaran Tatarlar değil, Alman kurtarma ekibidir.) Bu talihli adam, savaşın son günlerinde İngilizler tarafından esir alınır. Ancak 1945'in Ağustos ayında ailesinin yanına dönebilir. Bu yaşanılanlar, kahramanımız için yeniden bir doğuştur. Sanatının temelini oluşturur. Savaşta başının yaralanmasını bahane ederek taktığı ve hiç çıkarmadığı keçe şapkası, artık onun alamet-i farikasıdır. Ezber bozan kahramanımızın adı; Joseph Beuys.

Almanyalı sanatçı Joseph Beuys (1921-1986) ve öğrencilerinin eserleri, Sabancı Müzesi'nde sergileniyor. Aktivist, sanatçı ve eğitimci gibi pek çok kimliği olan Beuys'un 'Öğretmenliğim en büyük eserimdir. Gerisi teferruattır.' sözü, demokrat duruşu ve barış yanlısı olması dün açılan 'Joseph Beuys ve Öğrencileri' başlıklı sergiyi görmeyi gerektirecek sebeplerden birkaçı. Küratörlüğünü, Deutsche Bank Sanat Global Başkanı Friedhelm Hütte ile sanat eleştirmeni Ahu Antmen'in yaptığı sergi, Beuys'un kâğıt üzerinde gerçekleştirdiği çalışmalarla; öğrencilerinden Peter Angermann, Lothar Baumgarten, Walter Dahn, Felix Droese, Imi Giese, Imi Knoebel, Katharina Sieverding ve Norbert Tadeusz gibi sanatçıların 350'ye yakın desen, fotoğraf ve baskılarından oluşuyor. Düsseldorf Sanat Akademisi'nde 300'den fazla öğrenci yetiştiren Beuys, kendini bir eğitimci olarak görmesiyle biliniyor.

Kurtulmak, yaraları sarmak, iyileşmek, yeniden doğmak gibi metaforların etrafında dolaşmayı seven Beuys, sanatı geleneksel sanat mekânlarından çıkarıp doğrudan hayatın bir parçası haline getirmiş bir isim. Onun uzun vadeli ve çok ünlü bir etkinliği olan 7.000 meşe ağacı dikme projesi, 1982'de, Documenta 7'nin açılış töreninde başladı. Daha sonra Türkiye'de de uygulanan bir etkinliğe dönüştü.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
09/09/2009

Yorumlar