Aramıza hoş geldiniz!

"Çocukluğunda büyükbabamın evindeki balkonda 150'den fazla farklı çiçek vardı. Çiçeklere bakarak büyüdüm. İstanbul'a geldiğimde, elimde büyükbabamın hiçbir hatırası yoktu. Böylece çiçekleri kurutmaya başladım." Bu sözler, beş yıldır İstanbul'da yaşayan otuz üç yaşındaki İtalyan Alessandro'ya ait. Yani bizim için bir yabancıya..

Kendi dünyasından çıkmaya ürken modern zamanların insanı, yabancı bir yüze kapılarını sırlamış bir halde. 'Türklerin misafirperverliği yabancıların kendi dünyalarını inşa etmesi için sıcak bir etken' diye avutan bir ses biraz bize eşlik edebilir. Lakin kendi farklılığından çekinme, öteki olma, buralara asla ait olamayacağını bilme... Tüm bunlar onların bu yabancı kimliği üzerlerinden atmalarına yetmeyebiliyor.

Slovakyalı Eva, Senegalli Daouda, İranlı Rıza, Pakistanlı Zia, Özbekistanlı Kimya, Hollandalı Hans, Iraklı Nineb, Arnavut Falma, Kübalı Blanca, Fransız Florence, İtalyan Alessandro, Koreli Hyunchul... Türkiye'de uzun yıllar yaşayan bu yabancılar, kendi hayatlarını anlattıkları bir fotoğraf sergisine konu oldu. Kendince bir bahaneyle İstanbul'a yolu düşen bu insanlar, 'yabancı olmak' gibi soğuk bir cümlenin altına sığınmak zorunda kalmış veya kalıyor. Karşı Sanat Çalışmaları'nda açılan 'Hoş Bulduk' adlı sergi, portrelere eşlik eden nesneler ve ses kayıtlarıyla ziyaretçileri bir ülkede yabancı olmanın zorluklarına ortak ediyor.

'YALNIZLIĞIMA BİR ŞEHİR BULDUM'

Serginin hazırlanış öyküsü yabancıların sıkıntılarını bire bir yaşayan İsviçre vatandaşı Hanna Rutishauser'e uzanıyor. 1996 yılında Türkiye'ye gelen ve yerleşen Rutishauser, 2007 yılında Türk vatandaşı olmaya karar veriyor. Başvurusunu yapıyor. Pek çok sıkıntı, telaş, eksikler, prosedür vs... Bu engellerin pençesinde zaman geçiyor. Yaşadıklarını serginin bir parçası olarak gün be gün kaleme alan Rutishauser, kendi hikayesi üzerinden 'bir ülkenin vatandaşı olma' sürecini sorguluyor. 'Hoş Bulduk' sergisi, buradan hareketle ortaya çıkıyor.

Serginin tasarımını ve uygulamasını da yapan araştırmacı-yazar Rutishauser'e göre, serginin en şaşırtıcı tarafı, 'yabancıların çok çeşitli, zengin toplumsal potansiyeli'ni göstermesi. Rutishauser, "Keşke yaşadığımız ülke bizi keşfedip tecrübemizi ve farklı renklerimizi daha iyi değerlendirebilse." diye temennide bulunuyor.

Oğuz Atay, 'Korkuyu Beklerken' adlı öyküsünde, "Büyük bir fırtınaya tutulmuştum. Evet yabancılarla dolu, bana yabancı olanlarla dolu, uçsuz bucaksız bir denizin ortasında yalnız başıma kalmıştım." der. Aslında, bu sözün tam kalbine denk düşüyor 'Hoş Bulduk' sergisine konuk olan hayatlar. Bir nevi denizin ortasında kalan bu insanların bir çatı altında toplanmış fotoğrafları, insanı kendi yabancı haliyle yüzleştiriyor.

Sergideki portreleri fotoğrafçı Gökşin Varan çekmiş. Önlerine geldiğinizde size verilen MP3 çalarla her bir 'yabancı'nın yedi sekiz dakikalık hayat öykülerini Türkçe kendi şiveleriyle dinleyebiliyorsunuz. Bu kayıtları ise Oğuzcan Şehiraltı hazırlamış.

Serginin 'Bizim Oralardan Bir Şeyler' bölümünde ise 'yabancılar'ın kendi dünyalarından koparıp getirdikleri nesneler yer alıyor. Kurumuş çiçekler, rengarenk işlenmiş heybe, oyuncak otobüs, minik bir kağnı, deniz kabuğu, sözlük, kartpostal... Hepsi ait oldukları parçanın izleri. Kırk iki yaşında ve dokuz yıldan bu yana İstanbul'da yaşayan Hollandalı Hans, yanından hiç ayırmadığı sözlüğü için bakın ne diyor: "Bu ufak kitap, savaşımı, hayal kırıklığımı, sevincimi, umudumu ve hayatımda daima bir dürtü olan kaosu simgeliyor."

Yabancı bir memlekette kendi olabilmenin zorluğu, boşluğu, sevinci, umudu, huzuru... Bu tarifsiz ânı, Can Bahadır Yüce'nin 'Kuzgun Anısı' adlı şiiriyle biraz anlamlandırabiliriz belki: "Kıyıların sonuna, en sonuna/varsam tanıdık uçurum--/kuzgun kanatlarıyla iniyor/yalnızlığıma bir şehir buldum". Yalnızlığına bir şehir bulmak elbette kolay değil. Hangi ülkede olursa olsun, yabancı olmanın omuzlara yüklediği yük bazen insanı yıkıp geçebiliyor.

İnsanların birbirine daha da ötesinde kendine yabancılaştığı bir devirdeyiz. Bilinmeyen bir dünyaya düşmüş gibi, her gün bu şehirde aramızda dolaşan yabancıları bir nebze olsun anlamak için 11 Temmuz'a kadar vaktiniz var. (212 245 71 53)

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
29/09/2009

Yorumlar