Karagöz de elden gidiyor

Geçtiğimiz günlerde Kültür Üniversitesi'nde düzenlenen 'Geleneksel Türk Tiyatrosu Günleri'nde "Karagöz elden gidiyor mu? Yunanlılar bu temaşa sanatımızı nasıl sahipleniyor? Karagöz bir çocuk oyunu mu?" gibi tartışmalar gündeme geldi. "Yunanlı dostlarımız Paris'teki Milletlerarası Tiyatro Festivali'ne bizim Karagöz ile gidiyorlarmış, giderler. Karagöz'e Yunan icadı diyorlarmış, derler. Çünkü yemeyenin malını yerler.

Kızmaya, söylenmeye hakkımız yok. Karagöz bizim tapulu malımızdır; ama kıymetini bildik mi? Garp dünyasında üç-beş bilim adamından başkasına Karagöz'ün bizim malımız olduğunu iyice anlatabildik mi? Hayır. O halde ne diye dövünüyoruz? Yemeyenin malını yerler, malına sahip olmayanın elinden bir punduna getirip tapusunu bile alırlar." Bu sözler Prof. Dr. Sabri Esat Siyavuşgil'in 1959'da Türk Folklör Araştırmaları Dergisi'nde yayımladığı 'Karagöz Elden Gidiyor mu?' adlı makalesinin giriş cümleleri. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ ve İstanbul Kültür Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen Geleneksel Türk Tiyatrosu Günleri'nde de aradan yaklaşık yarım asır geçmesine rağmen aynı konu gündeme geldi.
'Hazreti Sultan Orhan rahmetullahtan beri yâdigâr-ı Küşterî' olan Karagöz Usta'mız, Hacı İvaz Kalfa'mız, şimdilerde Amerika'da ve kimi Avrupa ülkelerinde 'Karagiozis' adıyla perdede boy gösteriyor ve bir Yunan oyunu olarak ilgiyle karşılanıyor. Karagöz'ü kendi oyunları olarak dünyaya tanıtan Yunanlılar, patentini almak için de gerekli mercilere başvurmuş durumda. Hayali Metin Özlen, "Karagöz'ü Yunanlılara kendi elimizle teslim ediyoruz." ifadesiyle dile getiriyor bu konudaki üzüntüsünü. Geleneksel Türk Tiyatrosu Günleri'nin proje koordinatörü, tiyatro sanatçısı Okday Korunan da, "Yurtdışına çıkan pek çok değerimiz var. Karagöz de bunlardan biri. Karagöz bir simge aslında. Eğer bu yurtdışına çıkıyorsa, toplumumuz kimliksizleşiyor, kimliğinden vazgeçiyor ya da kendi kimliğine bir başkasının sahip çıkmasına sessiz kalıyor demektir." diyor.

Karagöz, çocuk oyunu değil

Geçtiğimiz aylarda açılan 'Karagöz Okulu' talep olmadığı için çalışmalarına başlayamamıştı. Yeni ustalar yetişmemesi bir tarafa şehr-i İstanbul'un emektar hayalileri de birer ikişer perdeden çekiliyor. Metin Özlen, Tacettin Diker, Orhan Kurt ve Ünver Oral gibi topu topu birkaç hayali kaldı kalburun içinde. Üç-dört yaşlarında iken dedesi Gümrükçü Hayri Bey'den dinlediği muhaverelerle Karagöz'le tanışan Metin Özlen, "Osmanlı döneminde Karagöz, toplumdaki olayları ve siyasileri eleştiren, büyüklere yönelik bir gölge oyunuyken, günümüzde bu amacı unutularak çocuklara hitap eden bir oyun haline geldi." diyor. Ramazan gecelerinde beybabaların, efendidedelerin eşliğinde izlenen tasavvufî anlamlar yüklü kâr-ı kadîm oyunları anlayacak izleyici kitlesinin kalmaması da ustaları üzen bir konu. Hayal perdesinin ustaları, Karagöz ve Hacivat kostümlerini giyerek sahneye çıkanlara ve tartışmaları peşinden sürükleyen Karagöz filmine de anlam veremiyor. Çocuklara yönelik nev icat oyunlarla ilgiyi canlı tutmaya çalışan hayaliler, her şeye rağmen gölge oyununun geleceğinden umutlu.

Metin Özlen: Karagöz'ü Yunanlılara kendi elimizle veriyoruz

Yunanlı sanatçılar ile beraber kaldım, "Karagöz'ün sizin oyununuz olduğunuzu biliyoruz, ama sahip çıkmadınız." dediler. Lokum, baklava derken Karagöz'ün de patentini almak için başvuruyorlar, Yunanlılara kendi elimizle bunları teslim ediyoruz. Yunanistan'da devlet desteği bizden çok iyi. Ama tüm dünya biliyor ki Karagöz Türklerin. Günümüzde, kâr-ı kadîmi bozmadan, ayrı bir şeyler yapılabilir. 'Karagöz Hacivat'ı Neden Öldürdü?' filminin de sadece adı Karagöz. Keşke bir belgesel çekilseydi onun yerine.

Okday Korunan: Karagöz bizim coğrafyamızın insanı

"Karagöz'ümüz elden gidiyorsa, kendimizi eleştirmekten ve kendimize gülmekten yoksun bir haldeyiz. Toplumumuz kimliksizleşiyor. Gölge sanatı Doğu'ya ait bir sanattır, ama onu Karagöz haline getiren bu coğrafyadır. Karagöz bizim insanımız, sokağa çıktığımızda, bir sürü Karagöz ve Hacivat'la karşılaşıyoruz. Kendi coğrafyamızda olan bu kıymetli sanatı dünyaya açarsak ve bunun da merkezinde olduğumuzu anlatabilirsek, ne Batı ne Doğu bizi kendi dışında görmeyecektir."

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi

Yorumlar